Memurlar.net’in yakaladığı haber muhteşem. Bazı üniversitelerin bünyesinde yeni fakülteler ve enstitüler kurulmasına dair Cumhurbaşkanlığı kararı eki listede çok dehşetli bir cehalet hatası var. “Marmara Üniversitesi”ne bağlı olarak “Mimarlık ve Tasarım Üniversitesi” kurulmuş.
Haber sitesi de bu haberi şu başlıkla ve içerikle vermiş:
“Cumhurbaşkanlığı sehven üniversite kurdu. Ancak kurulan Mimarlık ve Tasarım Üniversitesi’nin sehven yanlış yazıldığı anlaşılıyor. Yeni bir Üniversite kurulabilmesi için sunulacak Kanun teklifinin TBMM’den geçip, Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanması gerekiyor.”
Basit bir hata. Ama bu basit hatalar devletin basitleştirildiğini gösteriyor. Yüksek Öğretim Kurulu ve Millî Eğitim alanında ve hatta tüm alanlarda kontrol ve denetim mekanizmasının işlemediğini net şekilde görüyoruz.
“Devletin namusu” sayılan Resmî Gazete gibi ciddî bir işin bile “cahillerin eline kaldığı” da anlaşılıyor. Hâlbuki Resmî Gazete, adı üzerinde “resmî idare”nin gazetesidir. Hukuk devletinin ön şartı “resmî idare”dir. Resmî idarenin zıddı da örfî idare ve hatta keyfî idaredir.
“Hayli zamandır ülkemizde resmî idare değil keyfî idare var” diyorduk kızıyorlardı. Kızanlar, kızancıklar neredesiniz!
Dolayısıyla mesele “münferit bir olay” deyip geçiştirilecek “basit bir şekil hatası” değil. Bir ipucu. Ama kalın ve uzun bir halatın ince ipinin ucu.
Yeni Asya’nın üç gün önceki manşetini hatırlayınız. “Üniversiteler nereye gidiyor” diye sormak boynumuzun borcudur.
Dünkü Yeni Asya’daki “Üniversiteye siyaset darbesi” manşeti ve haberi de bunu teyit ediyor:
Önceki günkü Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile kapatılan İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti Başkanı ve eski AKP’li Ömer Dinçer konu hakkında şu kısa yorumu yapmış: “Mülk küfür ile payidar olur, ama zulüm ile payidar olmaz.”
Bundan dört sene önce de Hükümet, 15 Temmuz ihanetini vesile ya da bahane ederek, biri hariç hepsini bizzat kendisinin Kanunla kurdurduğu 15 üniversiteyi “…öcülerle iltisaklı” damgasıyla ve bir KHK darbesi ile kapatmıştı. Ardından da tüm çalışanlarına ve tüm öğrencilerine “hepinizin nüfus cüzdanına re’sen sabıka kaydı koydum, temiz olduğunu ispat edeninizi adam yerine koyabilirim, haydi gayret” demişti.
Ve o on binlerce zavallı insanı iltisak çamurunu yıkayabilmek ve irtibat halatını kırıp reddedebilmek adına uzaklara hakaret ve küfür gönderme yarışına sokmuştu.
Bu hikâye aslında Ergenekon dâvâları sürecinden başlıyor. O zaman da “Ergenekon Terör Örgütü ETÖ’nün filanca numarasının kurduğu ve yönettiği üniversite” denilerek Başkentteki bir üniversitenin kapatılması için çalışılıyordu.
Özetle, şimdiki AKP, önceki AK Parti’nin kurduğu üniversitelerin “kurdu” oluyor.
Başlıkta “kurdu” vardı. Siz onu yanlış anlamışsınız. Ama devletin başındakiler “üniversite”yi yanlış anlıyor!
Muasır medeniyetleri temsil eden ülkelerde Devlet tarafından kurulup Devlet tarafından kapatılan “üniversite” var mıdır? Ya övündüğümüz tarihimizde durum nasıldır?
Ne menem bir şeydir bu “üniversite”…