"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kız alma, oğul verme...

Ahmet BATTAL
16 Ağustos 2014, Cumartesi
Düğün sezonundayız.
Dâvet ediliyoruz, ediyoruz.
Hediyelerimizle gidiyoruz.
Yeni ailelerin kurulmasına destek oluyoruz.
Ana-babalar, gelinleriyle-damatlarıyla yeni evlât sahibi olmuş oluyorlar. Mutlu oluyorlar.
Aileler yeni akrabalık bağlarıyla güçleniyorlar.
Buna geleneğimizde “kız almak” ve “kız vermek” deniyor.
“Almak ve vermek”, kavram olarak ilk bakışta pek de hoş değil. Zira ilk mânâsı eşya için geçerli.
İnsanlar, hele yetişkin insanlar için kız almak ve vermek tabirini sanki gelin kız bir eşya imiş gibi kullanmak her halde doğru değil.
Bu deyimde almaktan maksat “içeri almak”. Yani evin içine bir yabancının gelip artık evden biri haline gelmesi.
Vermekten kasıt da dışarı vermek anlamında. Yani evdeki bir yerlinin evden dışarıya verilmesi.
Böyle düşününce “kız almak-vermek” deyiminde bir yanlışlık yok.
Ama bu deyimin anlaşılmasında bazı hatalar var. Şöyle:
Günümüzdeki evliliklerin çoğunda eşler için düğünle birlikte yeni ev açılıyor.
Yani “kız verdi” denilen aile gerçekten dışarıya kız veriyor.
Ama “kız aldı” denilen aile aslında eve dışarıdan bir kız almıyor.  O da dışarıya oğlan veriyor.
İşte bu sebeple günümüzde evlilikleri aslında “oğul verme” olarak görmek daha doğru.
Sonucuna gelince:
Arı da “oğul verir” ama zamanı gelince. Bu yüzden de bu oğul ziyan olmaz. Yeni koloni olur. Yeni petek kurar. Yeni bal verir.
Oysa  insan yavruları erken oğul verirse o aile ziyan olur.
Bize göre, evlenen gençlerin ana-babadan yani ata evinden hemen ayrılmaları riskli. Zira evlilik tecrübesinin nesiller arasındaki aktarılmasında eksiklik ortaya çıkıyor.
Ama ne yapalım ki –maalesef- düzen değişti. Aileler küçüldü. Kutu gibi evlerde ikişer kişi yaşıyor. Neler yaşıyorlar, bilen yok. Ne tür bilgilere ve tecrübelere ihtiyaçları var, düşünen yok.
Hele denklik gözetilmeden kurulan evliliklerde aslında bir arada olamayacak kişiler bir araya geliyorlar. Üstelik etraflarında, bal günleri ya da ayları bittikten sonra yaşayabilecekleri uyum problemlerinin çözümünü bilen kimsecikler olmuyor.
Keşke oğul veren eşler bunu bilse de öyle oğul verse. Tedbirini erken alsa.
Keşke “kız uçuranlar” evliliğin sadece ev hazırlığı mânâsına gelmediğini bilseler. Ev ve eşya kadar gönül de yapabilseler.
Keşke düğüne giden ve hediyeleşenler evlilik denilen müessesenin tabak-çanakla sınırlı olmadığını, aslında bir aile hazırlığı da gerektirdiğini bilseler.  
Bilenlerden olalım İnşallah. 
Okunma Sayısı: 4293
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • özgür

    16.8.2014 01:03:00

    Yani eş seçimi ve doğru insan bulma noktasında izlenecek yol yordamla ilgili....

  • özgür

    16.8.2014 00:57:00

    Yazınızda gerçekten çok önemli bir noktaya dikkat çekmişsiniz Allah razı olsun ama buradaki tavsiyeler genel manada büyüklere yönelik olmuş tecrübe aktarma noktasında.Gençlere de evlilik noktasında tavsiyelerinizi bir yazı olarak yazarsanız istifadye medar olur diye düşünüyorum selametle...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı