"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kuvvetler çatışmasına seyir tepesinden bakış

Ahmet BATTAL
10 Kasım 2025, Pazartesi
Yeni Şafak Gazetesi geçen haftalarda ticarî davalara bakan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Başkanı Abdullah Yaman’ı “FETÖ’cü” olmakla ve önüne gelen dava dosyalarında yanlı karar verdirerek yolsuzluk yapmakla suçladı.

Haberde hem Kâmil Darbaz, Vakkas Altınbaş, Orkun Altınbaş gibi dava taraflarının ve hem de Onur Koru gibi akademisyenlerin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı Adem Albayrak’ın adı da geçirilmişti. 

Haberde ayrıca Abdullah Yaman’ın iki oğlunun “FETÖ üyeliği” sebebiyle yani “terörist olduğu için” kamu görevinden uzaklaştırıldığı iddiası da vardı. 

“Var” denilen yolsuzluklarla ilgili olarak ise haberde hiçbir somut delil yoktu. Sadece “İddia ediliyor” türünden klasik söylem vardı. 

Haberin altına yazılan ve Yeni Şafak’ın yayınına izin verdiği “okuyucu” yorumları da aslında haberin amacını ele veriyordu. 

Abdullah Yaman bu ağır ithamlara karşı sessiz kalmadı. Bazılarının hakaret olarak dahi görebileceği sert bir üslupla ve sosyal medyası vasıtasıyla kendisini savundu. 

Hatta kendisine saldıran gazete hakkında “Yeni Şafak çetesi” deme cesaretini ve cüretini gösterebildi. Olayı “itibar suikastı” olarak ya da “itibar cellatlığı” olarak tarif etti ve yargıyı ve meslektaşlarını göreve davet etti. 

Böylece gördük ki “demokrasilerdeki dördüncü kuvvet” denilen basın, demokratik devletin diğer bir kuvveti olan yargı organının bir yüksek temsilcisi ile çatışma içine girebiliyor. 

Biz şahsen bu çatışmanın dışındayız. Öyle de kalmalıyız. Zaten, Abdullah Yaman’ı, sempozyum gibi akademik ortamlarda meslekî sebeple bir arada bulunmuş olmak dışında tanımayız. 

Ama Yaman’ın “yürek yemiş” dedirtecek cesareti tebriki hak ediyor. Yeni Şafak’ın habercilik adı altında ve aslında kullanışlı damga ile yaptığı “itibar suikastı” ise elbette en azından kınanmalı ve engellenmeli. 

Taraflar birbirlerini yargıya da şikâyet ettiler. Hikâyenin gerisi henüz gelmedi. Nasıl gelir bilinmez. 

Bizim için asıl mesele, “bu zamanda Yeni Şafak gibi bir gazetede bu şekilde bir haber nasıl yapılabiliyor” diyenlerin şaşkınlığı. Zira şimdi şaşkınca şaşıranların, Erdoğan iktidarı değiştikten sonraki gümbürtüde ortaya çıkacak samimi ve hakiki şaşkınlığını görmeyi merakla bekliyoruz. 

Gerçekten, o günler geldiğinde, “kimler kimlerle beraber” olacak, yaşayanlar hep birlikte görecek. 

Yaman’ın açıklamasının ilk parag-rafındaki “dünyevi çıkarları için FETÖ yaftasını sağa sola pervasızca sallayan namussuzlar” cümlesine ışık tutması için, buraya, bir zamanlar yazdığımız ve “Bunu da yazın Hocam, bu günle alakası yok(!) ama belki geleceğe ışık tutar…” ile biten mütevafık bir yazımızın linkini bırakalım ki Namık Kemal’in o meşhur şiirinde söz ettiği “erbab-ı denaet”in vasıfları anlaşılsın:

https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/merkep-adam-ve-odun-adam_371788

Bu arada, yandaşı ve fondaşıyla merkez medyanın bu konu hakkında sessiz kalışı da “kuzuların sessizliği”nden beter. O da ayrı mesel ve ayrı mesele.

Onlar olaya galiba şöyle bakıyorlar: “Reis ikisini de çağırır ve kulaklarını çekip işi tatlıya bağlar. Biz şimdi taraf olup sonrasında durup dururken madara olmayalım!”

Hâlbuki belki de mesele başka… 

Ve belki de zamanla anlaşılır. Kim bilir?

Okunma Sayısı: 1968
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    11.11.2025 12:00:04

    Hocam yazınızda adı geçen mevkute ve onun gibi güya dini neşriyat,mevkute işinde olanalrın yaptıkları bizlere hiiiç yabancı değil.Bunun örnekleri ülkemizde hassaten 1950 öncesi matbuat,SSCB'deki PRAVDA,NAZİ Almanya'sındaki mevkutelerde olanlar. Ha birde 'YARI RESMİ EL AHRAM GAZETESİ,diye MISIR'da bir matbuat var idi.Şu an neşriyatı aynı minvalde mi bilemiyorum amma bu mevkutelere refikimiz dahi diyemiyorum.

  • Necati

    10.11.2025 22:35:15

    Menfaat üzere dönen canavar siyaset gibi, menfaat üzere yayın yapan medya da canavarlaştı. Hoşuna gitmeyen, menfaatına helal getiren herkese acımasızca saldırmaktan geri durmuyorlar. Hedef aldığı şahıslara , hangi görüşten olursa olsa çok kullanışlı bir aparat olan F.cü damgası vurmaktan da zerre kadar hicap duymuyorlar. Sözde edepli olmadı gerekenler edepsizligin zirvesindeler maalesef.

  • Süleyman alıç

    10.11.2025 13:59:35

    Teşekkürler Ahmet hocam şimdiki Zaman da ağzı olanlar hep konuşuyorlarda Hakkı ve doğruyu konuşmuyorlar Mehmet Akif'in; "zulmü alkışlayamam Zalimi asla sevemem gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem" dediği gibi diyecek yürek ister Şimdiki ağzı olan gazete ve yazarların çoğu Merhum Akif'in dediğinin tam tersini söylüyorlar yazıyorlar maalesef 😔😔

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı