Önce T24’ün geçen günlerden bir haberi: “MAK Danışmanlık firmasının verilerine göre, AKP’de, özellikle iş adamı ve iyi eğitimliler olmak üzere, tepkili, ama sessiz bir kesim bulunuyor; tabanda ‘tek adamlık’ ve ‘koalisyon’a hoş bakılmıyor. Ayrıca ankette, böyle düşünen AKP’lilerin, ‘Referandumda en önemli vaat, artık koalisyon olmayacaktı’ dediği ve MHP ile ittifakı koalisyon olarak yorumladığı belirtildi.
“AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında dünkü görüşmeyle ittifakın çatısı oluşturulurken, anketlerden ‘sahada sessizlik var’ sonuçları geliyor. AKP seçmeni içinde ise ‘tepkili, ama sessiz’ kesimler bulunduğu değerlendirmeleri yapılıyor.
***
Bu habere göre koalisyon AKP’lileri memnun etmiyor.
Sebebi ise bizce belli: Koalisyonun büyük ortağı MHP. Ve AKP de hızla MHP’lileşiyor.
Bu iddianın ispata ihtiyacı var diyenler olabilir.
İşte delili: AKP’nin kuruluşunda yazılı belgelere geçirilmiş olan parti politikaları ile MHP’nin eskiden beri ve bugün geçerli temel politikalarını mukayese ettiğimizde çok net biçimde görürüz ki bugün MHP politikaları iktidardadır.
Sayalım: 1. Güneydoğu ya da Kürt meselesinin isimlendirilmesinden tutun da kavranmasına ve çözülmesine kadar bütün yönleriyle bu konuda demokrasi rafa kalkmış durumda. Devletin elinde sadece silâh ve cezaevi anahtarı var ve bilinen tek çözüm (!) de bu.
2. Buna bağlı olarak sınır komşularımızla ilişkilerimiz de sadece terör korkusuyla malûl bir milliyetçiliğe endeksli bir politikaya dönüşmüş durumda.
O kadar ki bazı yetkililer, “Gerekirse sınırımızın dışında bir Kürt devletinin kurulması ihtimalini de düşünmemiz lâzım” mealindeki sözleri sebebiyle Özal’ı bile mezarından çıkarıp asmaya niyetlenecek kadar milliyetçi!
3. Buna bağlı olarak İslâm dünyasıyla ve Türk dünyasıyla ilişkilerimizde, meşveret, eşit ortaklık ve kardeşlik esasıyla değil, ancak ve ancak liderlik şartıyla temas kurma heveslisi bir dış politika yaklaşımı geçerli. Tam bir MHP bakışı.
4. Yine buna bağlı olarak AB üyelik sürecinde yıllardır ipe un seren bir yaklaşım ile karşı karşıyayız ki bu da “MHP iktidarda” demektir. (Gerçi bu konuda AKP’nin “İslâmcı” çelik çekirdeği ile halihazır ortağı MHP arasında zaten bir fark yoktu. “AKP aslına rücu etti” de denilebilir.).
5. Buna bağlı olarak da AB kaynaklı demok- ratikleşme taleplerine burun kıvırmak yönünden MHP politikaları iktidarda. (Zaten bu konuda da AKP’nin çekirdeği ile MHP aynıydı. 2004’te “AB’ye gireceğiz” diyerekten gündüz vakti Kızılay’da havai fişek patlatarak sevinen AKP, bir görüntüden ve hatta belki de bir yanılsamadan ibaretti.)
6. Dinler arası diyalog, Batıyla ve Hıristiyanlarla ilişkiler gibi konularda ve daha da önemlisi medeniyetler ittifakı projesinde hükümetin ve ona bağlı Diyanet’in yüz seksen derecelik dönüşleri bini geçmiştir. AKP bu konuda da çelik çekirdeğinde sakladığı öze döndü.
Zaten, Hazreti İsa’nın ahir zamanda ümmetini toparlayıp İslâmlaştırmak üzere yeniden dünyaya geleceğine inanmayan siyasetçilerden demokratlıkta ve AB ile “samimî ve çift tarafa faydalı” ortaklık hususunda başka ne beklenebilir ki.
7. Son değişim de şu: İdeolojiden uzak anayasa isteyen AKP’den, demokratik anayasa projesini rafa kaldıran AKP’ye geldik. Zaten MHP de anayasadaki tek ideoloji olan “Atatürk milliyetçiliği” ile ilgili olarak tabu koymuş ve “bize dokunmadıktan sonra dilediğinizi yapın” demişti.
Şunu da söyleyelim ki mazeret kalmasın:
Saydığımız olumsuz değişikliklerin hiç- biri bir mecburiyetten kaynaklanmıyor. Bunları şartlar gerektirmiyor. Zaten 2002’den bu yana şartlar değişmedi. Sadece MHP politikalarıyla kuşatılmış hamaset havası basan pompacı basın tarafından “değişmiş” gösteriliyor.
Şimdi… Bu delillere rağmen baştaki iddialarımızı reddedecek olanlar varsa, bir zahmet ses versinler. Korkmasınlar, arşiv çalışması istemeyeceğiz. Onlara sadece hafıza açıcı bir tirbuşon tavsiye edeceğiz.