Demokrat nedir ve nerededir” başlıklı yazımızın sonunda şu cümleler vardı: “Demokratlar için Türkiye tarladır. Seçmen yağmurdur. Demokratlar tohumdur.”
Bir okuyucumuzun sorusu üzerine konuyu açmak gerekti.
Türkiye’deki diğer siyasî cereyanlar gibi Demokratlık da iç içe üç halkadan oluşur:
İç halka: Çekirdek kadrodur, oyun kuruculardan ve fikir babalarından oluşur.
Orta halka: Aktif kadrodur. Partileşme, dernekleşme ve benzeri hareketlenmeler ile merkez ve taşra örgütlenmesi bu halkanın fedakârlığının sonucudur.
Dış halka: Aktif demokratların dost çevresinden oluşur. Bu çevre, fikirleriyle, gayretiyle ve reyleriyle bir kuvvet oluşturur. Demokratları iktidara taşır, iktidarda tutar, talepleriyle de icraatına yön verir.
Demokratların bütün siyasî rakipleri ise “demokrat” olmadıkları için, halka, yani meşru siyasî zemine değil, maalesef, hileye ve entrikaya dayanırlar. Demokratları tarla ya da bulut gibi görürler ve kendi cereyanları uğruna kullanmaya çalışırlar.
Hasımlarının demokratlar üzerindeki en önemli oyunu şudur: “Onlar mı demokrat, böyle demokrat mı olur” söylemleriyle yukarıda saydığımız üçüncü halkanın ikinci ve birinci halkaya olan itimadını ve ikinci halkanın da birinci halkaya olan güvenini zayıflatmak.
Kullanılan malzeme, elbette demokratların “hataları”dır. O hatalar abartılır, genelleştirilir, tekrarlarla büyük gösterilir. Özetle ve vecizce “armudun sapı, üzümün çöpü” bahane edilir.
Halbuki armuda sapı takan da üzüme çöpü veren de Allah’tır. Buna itiraz eden ise kaderin takdirine de itiraz etmiş demektir. Hem “hatasız dost arayan dostsuz kalır”. Ama hileye revaç veren siyasetle bu esaslı prensipler unutturulur.
Sonra ikinci aşama gelir: “Asıl demokrat onlar değil biziz” propagandaları başlar. Manipülasyonlarla önce demokratlığın kriterleri değiştirilir. Ardından da demokrat“mış” gibi yapanları hoş gösterecek yeni kıyafetler/gömlekler dikilir. Dinî motiflerle dolu yeni haplar yutturulur ve demok-ratların dostları bunlarla uyutturulur.
Böylece demokrat çekirdek kendi dostlarının gözünden düşürülür ve o dostlar çakma demokratlara yamanıp bağlanır.
Bu durum 1908’deki ikinci meşrutiyet denemesinde böyle oldu.
Ardından 1950’deki üçüncü demokrasi denemesinde de böyle yaptılar. Demokratları dindarların gözünden düşürmek için, gizli zındıklar, bürokrasideki CHP tiynetlilerin hatalarını iktidardaki Demokratlara malettiler. Başardılar da...
Her ihtilalin ardından biçilen demokratlar ilk fırsatta yeniden canlanmaya başladıklarında her seferinde kendilerine çeşitli saplar/kulplar taktırıldı. Gözden düşürtüldü.
En son 2001’de demokratların kıl payıyla seçim barajına takılması ile birlikte bu oyun yeniden sahnelendi.
Başta saydığımız üç halkadan birinci halka meclis dışı bırakıldı, lidersiz ve kadrosuz kalmış oldu. İkinci halka itilip kakıldı, parasız ve hedefsiz bırakıldı. Üçüncü halkaya da yeni liderler ve kadrolar gösterilip “aradığınız dindar-demokratlar bunlar” diye yutturuldu.
Bu hilenin tekrar etmemesinin şartı şu: Her bir demokrat kendi kendine inanacak ve diyecek ki “Ben başkalarının tarlasına akan su değilim, ben bu tarlanın has ve öz tohumuyum”.
O tohum kendisini tanıyacak, genetiğini koruyacak, ümidini artıracak, liderlerini bulacak, kadro hareketi haline gelecek ve yeniden milletin emrine girecek. Başka yolu yok!
Yeter ki siz teşvikkâr nurunuzla o tohumu sulayınız...