"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Değerler eğitimi Risale-i Nur ile verilmeli

16 Eylül 2020, Çarşamba 00:08
DİN DERSLERİ, BİLİMLE DİNÎ VE ETİK DEĞERLERİ BÜTÜNLEŞTİREN BİR YAKLAŞIMLA VERİLMELİ. RİSALE-İ NUR’DA ALTI ÇİZİLEN ESASLAR, DEĞERLER EĞİTİMİ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ.

Haber: Selçuk Subaşı
Fotoğraflar: Nurullah Özer

Problem, materyalist bakış açısı

PROF. Dr. Abdurrahman Kılıç: “Eğitimde materyalist bir bakış açısı hâkim olduğu için problemler çözülemiyor. Bediüzzaman’ın ‘Bu vatanın ve bu milletin hayat-ı içtimaiyesi bu acip zamanda anarşilikten kurtulmak için beş esas lâzım ve zarurîdir: Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmektir’ sözü değerler eğitimi açısından büyük öneme sahip.”

Dinî, ahlakî ve moral değerler

DESAM Başkanı Gürkan Avcı: “Din Kültürü ve Ahlâk dersinin, çocuk ve gençlerimize bilim ve hayatın gerçeğini, dinî ve etik değerlerimizin hakikatini bir bütün olarak anlamalarını sağlayacak ve bu bütünlük içinde bütün dinî, ahlâkî ve moral değerlerimizi öğretecek bir form ve anlayışla verilmesi şart.”

***

ÇARE, FITRAT ÇİZGİSİNE GÖRE ROL PAYLAŞIMI

Türkiye’de 9 senedir yürürlükte olan sözleşmenin, insanın sığınağı ve Cennetten bir köşe olan ailedeki çözülmelere ve kadınların maruz kaldığı şiddete çare olmadığı ifade edildi. Çözüm ve çarenin Risale-i Nur’da dikkat çekİlen; şefkat, merhamet, emniyet, itaat, karşılıklı sevgi ve saygı gibi iki cihanın saadetini temin edecek ölçülerde olduğu vurgulandı. Bu esaslar ışığında yazılacak bir İnsaniyet Sözleşmesine ihtiyaç duyulduğu belirtildi.

–Dünden devam–

KÖPRÜ, BU OLUMSUZLUKLARA YILLAR ÖNCE DİKKAT ÇEKMİŞTİ

Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Sosyolog Doç. Dr. Osman Özkul da, Bediüzzaman’ın “Bakire; iki sülüs kadın, bir sülüs erkektir. Bekâr; iki sülüs erkek, bir sülüs çocuktur. İzdivaç; tasfiye, tehzip eder. Evlenmeli! Bekârlık, bîkârların kârıdır” sözleriyle birlikte evlilik ve aileyle ilgili tesbitlerinin biyolojik ve psikolojik tahlil özelliklerine sahip olduğuna dikkat çekti. Bekârlığın tamamlanmamış bir hal olarak altının çizildiğini belirten Özkul, Bediüzzaman’ın yaklaşımlarıyla aile ve ailedeki roller meselesinin ele alınması gerektiğini söyledi. Cinsiyetsizlik meselesi ile bugün tartışılan bir çok meselenin bunun tam olmamasından kaynaklandığını, genellikle parçalanmış aile ya da gerçek anne baba rollerinin olmadığı bir ailede yetişen çocuğun bu tür eğilimlere sahip olabileceğini ifade eden Özkul, aslında yıllar önce Köprü Dergisi’nin Kadın sayısında dikkat çekilen hususların ve itirazların bugün İstanbul Sözleşmesi ile karşımıza çıktığını belirtti. İstanbul Sözleşmesi’nin üzerinden aile üzerinde oluşturulan bir travma olduğunu belirten Özkul, Batılılaşma’nın 19 yy. sosyal hayatının  üzerinden silindir gibi geçtiğini, şimdi 20 yy’da farklı kavramlarla aynı şeyin yapıldığını; aslında bunu bir medeniyet meselesi olarak ele alarak Batı medeniyeti üzerinden, insanlığın hevesatını teşci eden özellikleri üzerinden okunması gerektiğini, bunun küresel dünyanın da bir problemi olduğunu, bütün insanlık adına düşünmemiz gerektiğini, çarenin de Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu çözüm tavsiyelerinde ve Kur’ân Medeniyeti tavsiyesinde olduğunu belirtti. 

Batı medeniyetinin gizli-açık mekanizmaları kullanarak, gadab ve şehvet duygusunun teşci edilerek, çatışmacı ruhuna uygun olarak da kadın ve erkeğin karşı karşıya getirildiğini belirtti. Bunun basit bir süreç olmadığının altını çizen Özkul, kadının bir meta olarak kullanılmasının çok tehlikeli olduğunu, aile hayatı sağlam kaldığı sürece cinsiyet rollerinin değiştirilmesi, vb. projelerin önüne geçilebileceğini vurguladı. 

İstanbul Sözleşmesi’nin eleştirel bir gözle ele alınması gerektiğini ifade eden Özkul, “bu sözleşmede 18 yaşın altındakilerin kadın olarak tanımlanması ile toplumsal ve kültürel farklılıkların göz önüne alınmayarak sadece Batı medeniyeti algısı üzerinden bir kadın imajı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Böylece kültürel farklılıkların ortadan kaldırılarak Batı medeniyetinin kadın algısı dayatılmaktadır” dedi. Namus kavramının da birilerinin tercih ettiği sıradan bir kavram olarak ele alınmasının ve bunun sözleşmede “sözde namus” olarak geçmesinin problemli olduğunu ifade eden Özkul eşitlik ve güç kavramlarının öyle ele alındığını belirtti. Kadın ve erkeğin hukukî haklar bakımından eşit olduklarını belirten Özkul, bunun dışında biyolojik ve sosyal roller anlamında eşit olamayacaklarını, sosyolojik anlamda, fizikî ya da gündelik roller üzerinden eşitlik sağlanmasının mümkün olmadığını söyledi.  

Şu anki kadın hakları ile ilgili öne sürülen fikirlerin ya da feminist hareketlerin Marksist anlayışa dayandığını belirten Özkul, Marksizm’in kadınlara ayrı bir sınıf, erkeklere ayrı bir sınıf olarak baktığını, bunun çatışmacı bir perspektif olduğunu söyledi. “Erkek güç kullanma potansiyeline daha yakın olduğu için kadınlar daha fazla şiddete ve cinayete maruz kalıyor” diyen Özkul, bunun çözümünün Bediüzzaman’ın tavsiye ettiği biçimde karşılıklı güven, muhabbet, şefkat ve sadâkat anlayışına dayanan bir aile yapısı olduğunu belirtti. 

ÇARE, FITRAT ÇİZGİSİNE GÖRE ROL PAYLAŞIMI

İstanbul Sözleşmesi’nin doğurduğu ve bugün yaşadığımız sıkıntıları aşmak için “fıtrat çizgisini net biçimde açıklayarak kadın ve erkeğin rolünü anlamlandıracak bir eğitim ve hukukî alt yapının oluşturulması gerektiğini söyleyen Özkul, “Hukukî, sosyal hayat, ekonomik hayat gibi alanlar kendi değerlerimize ve pratiklerimize göre ortaya konulmalı ve güçlendirilmeli” dedi. 

Sunumu müzakere eden İsmet Kandil, “Bir yandan küresel sermayenin aileyi parçalama çabalarını, bir yandan da aileyi korumak için Avrupa’nın finansal destek verdiğini görüyoruz. Ailenin parçalanması ve bireyselleşmenin ekonomik hedefleri de var” ifadelerini kullandı. Bireyselleşme ile kişileri istediği gibi yönlendirme, tüketime teşvik söz konusu olduğunu söyleyen Kandil, bunları fark ederek aileyi güçlendirmek gerektiğini, bunu da ancak kendi değerlerimizle yapabileceğimizi söyledi. 

AİLE, TESETTÜR RİSALESİ’NİN ANLAŞILMASI İLE KORUNUR

Programın bir diğer katılımcısı Düzce Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, İstanbul Sözleşmesi’nin bir sonuç olduğunu söyledi. “Bu sonucun ortaya çıkmasına yol açan faktörleri tesbit etmezsek çözüme ulaşamayız” diyen Kılıç maddeci, pozitivist anlayışların yaygınlaşması ile duyuşsal alanın, kalbin ihmaliyle ortaya çıkan problemler olduğunu belirtti. Ailenin bunun bir boyutunu oluşturduğunu ifade eden Kılıç, ailenin önemli bir merkez olduğunu, değerlerimizi kaybettiğimizi ve yeni yetişen nesillere değerlerimizi aktaramadığımızı belirtti. Gençliğin genel hali ve gidişi ile ilgili bütün insanlığın ortak bir çırpınışı olduğunu söyleyen Abdurrahman Kılıç, herkesin çözüm aradığını, İstanbul Sözleşmesi’nin de bu çözüm arayışlarından biri olduğunu belirtti. Buna sadece Batı’nın problemi olarak bakmak bizi yanıltır diyen Kılıç değerler eğitimi açısından ele alındığında materyalist bir bakış açısının hâkim olması sebebiyle problemlerin çözülemediğini belirtti. 

Risale-i Nur’da değerler anlamında çok önemli hususlar olduğunun altını çizen Kılıç, Bediüzzaman’ın “Bu vatanın ve bu milletin hayat-ı içtimaiyesi bu acip zamanda anarşilikten kurtulmak için beş esas lâzım ve zaruridir: Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmektir” sözlerinin değerler eğitimi açısından büyük öneme sahip olduğunu, bu değerlere çalışmak ve bunlarla aileyi ilişkilendirmek gerektiğini söyledi. Örnek olarak merhametin Cenab-ı Hakk’ın kâinattaki şuunatını ifade eden ve her yerde tecelli eden bir kavram olduğunu belirten Kılıç, aile ortamında var olan sarsıntıların ortadan kaldırılması için merhamet hissinin varlık, kâinat, Allah bağlamında, bunlarla ilişkilendirilerek fertlere aktarılmasının önemini dile getirdi. Aile hayatının saadetinin Bediüzzaman’ın ifadeleriyle hakikî merhamete bağlı olduğunu belirten Kılıç, “Hakikî merhamet daimî-ebedî arkadaşlığın hatırı için her bir fedakârlığı yapmaktır” dedi. “Ahiret hayatındaki arkadaşlığın hatırına bu merhamet gösterilebilir, ailede yaşanılan sıkıntıların üstesinden gelinebilir” diyen Kılıç sun’î hürmetin ortaya çıkmasının mecazî merhametten kaynaklandığını ifade etti. 

20 yıl önce kurulan Aile Bakanlığı’nın gele gele, nihayetinde çözüm olarak İstanbul Sözleşmesi’ni çıkarmasının çok acı verici olduğunu belirten Kılıç, bakanlık tarafından oluşturulan komisyonlarda “boşanan kadınları nasıl rahat ettirelim?”in tartışıldığını, asıl olanın boşanmaya giden yolların tıkanması olduğunu söyledi.  Hürmetin de ailenin temeli olduğunu dile getiren Kılıç hürmetin ortadan kalkmasıyla ailenin, toplum hayatının, vatanın ve insanlığın temelinin sarsılacağını belirtti. Bediüzzaman’ın “samimî hürmet” ifadesini çok önemsediğini belirten Kılıç, samimî, ciddî vefadarane hürmetin aile hayatının saadetini netice verdiğini söyledi. Emniyetin de her yerde aranan bir husus olduğuna dikkat çeken Kılıç, “emniyet her yerde olacak da ailede olmayacak mı?” diye sordu. 

Ailede herkesin rollerinin tam olarak belirlenmesinin önemine değinen Abdurrahman Kılıç, tesettürsüzlük ve açık saçıklığın ailedeki emniyeti bozduğunu söyledi. Haramdan çekinmek meselesinin de ailede yaşatılması gereken bir değer olduğunu söyleyen Kılıç, günahlara karşı da ailede titizlikle davranılmasının önemli olduğunu söyledi. Haddinden tecavüz etmemenin itaat olduğunu söyleyen Kılıç, itaatin kâinatta eksiksiz işlediğini, eşyanın arasındaki bütünlüğün ve işleyen düzenin anahtarının itaat olduğunu belirtti. Şimdilerde ailede kim kime itaat edecek, bunun tartışıldığını, bunun son derece yanlış olduğunu belirten Kılıç, “Ben kimseye itaat etmem” diyen kişinin kendi nefsinin, benliğinin, arzularının esiri olduğunu söyledi. Bediüzzaman’ın bu asra getirdiği en büyük yenikliklerden birinin ‘şahs-ı manevî’ olduğunu söyleyen Kılıç “Üstad kendine değil şahs-ı maneviye, meşverete itaati istiyor. Bu hususların bütün olarak değerlendirilmesi ve bu değerlerin aileye nasıl aktarılacağının mutlaka çalışılması gerekir” dedi.

YARIN: SÖZLEŞME İLE ARAMIZDA DOKU UYUŞMAZLIĞI VAR

Okunma Sayısı: 2166
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı