Çocuk Kalp Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sarıoğlu, “Dünyada da her yıl 1 milyondan fazla bebek bu hastalıkla dünyaya gelmekte” dedi.
HABER: Süreyya Nur İşler
[email protected]
Çocuk Kalp Vakfı tarafından, dünyada 7-14 şubat farkındalık haftası olarak tanımlanan doğumsal kalp hastalığına dikkati çekmek amacıyla Rahmi M. Koç Müzesi’nde “Kalpten Kalbe Paylaşım” basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya doğuştan kalp hastası olan, bebeklik ve çocukluk döneminde yapılan ameliyat ve tedavilerle hayatlarını sürdüren çok sayıda hasta katıldı.
Toplum yeterli bilgiye kavuşturulmalı
Toplantının açılış konuşmasını yapan Çocuk Kalp Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu, bütün dünya ve Türkiye’de 7-14 Şubat’ın Doğumsal Kalp Hastalıkları farkındalık haftası olarak tanımlandığını hatırlatarak, “Ülkemizde çocuk kalp hastalıklarının önemi konusunda toplumumuzun yeterli bilgiye ve duyarlılığa kavuşturulmasına ihtiyaç var. Türkiye’de her yıl 13 ila 15 bin çocuk doğumsal kalp hastalığı ile dünyaya geliyor. Aslında tüm dünyada her 100 doğumdan birinde doğumsal kalp hastalığıyla karşılaşıyoruz. Dünyada da her yıl 1 milyondan fazla bebek bu hastalıkla dünyaya gelmektedir” dedi.
İlk 1 ayda tedavi edilmeli
Sarıoğlu, “Doğumsal kalp hastalığı dediğimiz zaman toplumumuzda hemen ilk akla gelen kalbi delik çocuklar diye bilinir. Halbuki sadece kalbi delik çocuklar meselesi değil, doğumsal kalp hastalıklarının 200’den fazla çeşit şekli var. Diğer taraftan doğumsal kalp hastalıklarının yüzde 30’u doğar doğmaz ilk bir ay içerisinde, bazen birkaç saat, bazen birkaç gün nihayet bir ay içerisinde önemli bulgularla kendini gösterir. Ciddî sıkıntılarla karşımıza çıkmaktadır ve o ilk 1 ay içerisinde tedavi edilmeleri gerekir. Ancak böylelikle hayata döndürülebilirler, aksi takdirde bu şansı kaybedebilirler. Bu bakımdan da böyle bir hassas ve önemli bir durumu var” şeklinde konuştu.
İleri derecede şefkat gerekir
Sarıoğlu, doğumsal kalp hastalıklarının tıp bilimleri içerisinde önemli ve ciddî bir alanı işgal ettiğini aktararak, “Çocuk Kalp ve kardiyolojisinde bütün işlemleri yapabilmek için uzun yıllar gerektiren bilgi, deneyime ve yüksek teknolojik imkânlara ihtiyaç vardır. Son derece hassas işlemler olduğundan çok sayıda bilim dalının bir arada entegre sistem bütünlüğü içerisinde çalışması gerekmektedir. Başarı ancak bununla mümkündür. Elbette ki bütün bunları yaparken ileri derecede bir adanmışlık şefkat ve özen göstermek zorundayız” dedi.
Başarı oranı yüzde 90
Türkiye’de çocuk kalp cerrahisinin tarihî gelişimine ilişkin bilgi veren Sarıoğlu, “Türkiye’de çocuk kalp cerrahisiyle ilgili gelişmeler dünyadaki gelişmeleri çok yakından takip etmiştir. Nitekim dünyada açık kalp cerrahisiyle ilgili ilk denemeler 1950’li yılların ortalarında Amerika’da başlatılmıştı. Türkiye’de de1962 yılında ilk başarılı açık kalp cerrahisi gerçekleştirilmiştir. Bu ülkemiz için gurur verici bir tablodur. Bunun kahramanlarından bir tanesi aramızda olan, 58 yıl önce, 1962’de 14 yaşında bir kız çocuğuyken Türkiye’deki çocuk kalp cerrahisinin kurucusu ve öncüsü Prof. Dr. Aydın Aytaç tarafından ameliyat edilmiş Vildan Hanımdır. Ve bugün 72 yaşında” diye konuştu. Saroğlu, günümüzdeki imkânlarla bu hastaların yüzde 90-95’ten fazlasının hayata döndürülebildiğini aktardı.
62’den bugüne sağlıklı
Toplantıda doğumsal kalp hastası olarak dünyaya gelen ve 1962’de Türkiye’de yapılan ilk açık kalp ameliyatlarından biriyle sağlığına kavuşan 72 yaşındaki Vildan Gümrükçü de yaşadıklarını anlattı. 1962’de ameliyat oldup, 2 defa kontrol olduktan sonra sağlıklı bir hayat sürdürdüğünü ifade eden Gümrükçü, “Bu süreçlerde hiç kaygı duymadım, ama sürekli çevrenin sorularına maruz kaldım. Ve bu konuda birçok hastanın bilinçlenmesine yardımcı oldum” dedi. Toplantıda, doğuştan kalp rahatsızlığı olan, çeşitli mesleklere sahip, sağlıklı bir yaşam süren, katılımcılar da anılarını ve deneyimlerini paylaştı.