Evet geçen yazıda, dünyada da her şeyde bir imtihan sırrı cereyan ettiği gibi; Risale-i Nur’un da ders ve sohbetlerinde de bu sırr-ı teklif ve imtihanın cereyan ettiğine işaret edilmişti.
Bediüzzaman Said Nursî Sözler’de On Dördüncü Sözün Zeylinde, ‘’Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücahededir’’ 1 diyor.
Bu sebeple derslerin okunması ve dinlenmesi bir ‘ibadet hali’dir. Öyle ise, dersi okurken “Akla kapı açmalı, ihtiyarı elinden almamalı’’dır. 2
Eğer ders bir iman ve ibadet hali olmasaydı, elbetteki düşünülenin aksine olarak ‘’imanî meselelerde fazla tasfilât, dersin tesir ve tefhimini zorlaştırmak olmayacaktı ve tersine; kolaylaştırılacaktı. O derslerin kanaat verici ve tatminkâr olmasında da belki daha faydalı bir netice elde edilecekti. Ama, iman ve ibadet meselelerindeki hüküm dünya meselelerinde düşünülen gibi değildir, tam tersinedir. Bu önemli noktaya dikkat edilmeli.
İkinci önemli nokta ise: Risale-i Nur’un telifi ve tefsirinde bazen âyet ve hadîs mealleri bazen verilmiş ve bazen de verilmemiştir.
Âcizane ben bunu bir husus olarak dikkat çekici buluyorum. Acaba neden bazen mealleri verilmiş ve bazen de ne için verilmemiş olabilir?
Bu konu tartışılmaya açılmaya ve katkıda bulunmaya değer.
Zübeyir Gündüzalp’te Konferans isimli eserinde ‘’Risale-i Nur, yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanlarını koyu fikir karanlıklarından ve müthiş dalâlet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyarı ile değil, bir ihsan-ı İlâhî olarak yazılmış olan bir ilhamî eserdir’’ 3 diyor.
Öyle ise, Risale-i Nur ders ve sohbetlerindeki dersi okuma hükmü ve Zübeyir Abinin takip ettiği çizgiye harfiyyen uymakta fayda vardır. İnşallah gelecek yazı da örnekleriyle açıklık getirmeye çalışacağız.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 204.
2- Mektubat, s. 353.
3- Konferans, s. 88.