Sevdiğiniz bir insanın yüzüne tükürür, başına çer-çöp atar mısınız? Elbette hayır! Değil sevdiğiniz, sevmediğiniz insanın, hatta hayvanın yüzüne de böyle bir iğrençliği yapmazsınız! Çünkü insan medenidir, naziktir! Böyle bir iğrençlik sevgiden değil, belki öfkeden, nefretten, düşmanlıktan yapılır; öyle değil mi?
Peki, çok sevdiklerinizin cebinden para aşırır mısınız? Malını çalar veya talan eder misiniz? Hayır, hayır, imanlı, şerefli, izzetli birisi sevmediklerinin de malını çalmaz, talan etmez!
“Vatanımı çok seviyorum, onun uğrunda ölürüm!” diyen yeryüzüne, vatan toprağına nasıl tükürür, çer-çöpü boca eder? “Allah Allah, bu nasıl sevmek?!” Vatanını sevdiğini ve onun uğrunda öleceğini söyleyenler, hamasi nutuklar atanlar nasıl “hırsızlık, yolsuzluk yapar; sevdiğinin vergisini, malını çar-çur eder? “Allah Allah, bu nasıl sevmek?!”
Halbuki, “Eğer onlara, ‘Kendinizi öldürün’ yahud, ‘Vatanlarınızdan çıkın’ diye emretmiş olsaydık içlerinden ancak çok az kısmı bunu yapardı” (Nisâ Suresi, 66) meâlindeki âyet-i kerimede sanki can sevgisiyle vatan sevgisinin eşit tutuluyor gibi! Öte yandan “Müslümanların, yurtlarından sürülüp çocuklarından koparılmasını savaş sebebi saydıklarına dair” (Bakara Suresi, 246) âyet-i kerime de vatan sevgisinin fıtrî, yaratılıştan gelen bir sevgiye işaret etmiyor mu?
“Hubbü’l-vatan mine’l-îmân/Vatan sevgisi imandandır” sözü hadîs-i şerif olarak meşhurdur. (Mevlânâ Celâleddin Rûmî (672/1273) Mesnevî; İmam-ı Rabbânî (1034/1624) Mektûbât.) Hazret-i Ömer’in (ra) “Allah beldeleri, vatan sevgisi sayesinde maʽmur etti” dediği rivayet edilir.
Bediüzzaman, “Hem şan ve şeref-i millet-i İslâmiye (İslâm milletinin şerefi), hem sevab-ı âhiret, hem cemiyet-i milliye, hem hamiyet-i İslâmiye (İslâmın değerlerini koruma ve sahip çıkma gayreti), hem hubb-u vatan (vatan sevgisi), hem hubb-u din (din sevgisi) ile mütehassis (duygulanmış, deli divane) olmalıyız.” (Divan-ı Harb-i Örfi, s. 46.) İslamiyet, “En cebîn ve âmi (korkak ve sıradan, basit) adamı en cesur ve en has adam gibi hiss-i hakikî-i terakki (gerçek ilerleme duygusu) ile ve fedakârlık ve hubb-u vatanla mütehassis” (Hutbe-i Şamiye, s. 87.) der.
“İslâmiyet, vatan ve millet sevgisini aşılayan; Allah’a itaati, çalışkanlık ve merhameti Risale-i Nur’dan” (Şualar, s. 470.) öğrenen genç, ihtiyar gerçek, sadık bir vatanperver olur.