İslam hukukunda “Hal” kelimesi; içtimai, siyasi literatürde, çözme, sağlamlaştırmak, inen, karışık bir meselenin içinden çıkma, anlayıp karar vermek, neticelendirmek, açmak sonuca varma” anlamındadır.
Ehl-i hal ve’l-akd lügatta sahip, azletmek, çözmek ve seçmek anlamındadır. Istılahta, “ehlü’l hal ve’lakd”; bir İslâm âmme hukuku terimi olup, devleti idare edecekleri seçme ve gerektiğinde azletme yetkisine sahip olan kimselerin oluşturduğu kimselerdir.
İslâm hukukunda Müslümanların devlet başkanına “halife, imam, sultan” denir. “Seçimle” iş başına gelen yöneticiler, tek söz sahibi değillerdir. Kur’an-ı Hakim’de vurgulan “meşveret” ve “şûra” kavramları demokrasi, meclis sistemdir. “Veşavirhum fil-emri/Ve işlerde onlarla istişare et.”, “Ve emruhum şûra beynehum/Onların aralarındaki işleri istişare iledir.”1 sure ve “ayetler, İslâm idaresinin Müslümanlar arasında şûrâ esasına dayandığını ifade eder. Ayrıca, Müslüman toplumun, devlet başkanı ve yöneticileri kontrol edecek, işleri düzenleme ve yürütmede ona katılacak bir topluluğu seçip görevlendireceğine işaret ediyor.”2 Bediüzzaman, Asr-ı Saadetteki “meşveret” ve “şûra”ya dayalı bu yönetim modelini şöyle tanımlar: “Meşrutiyet ise, âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir ve meşveret-i şer’iyedir. Rûh-u meşrûtiyet, şeriattandır; hayatı da ondandır.”3
Yönetici seçilecek kişilerde özetle şu vasıflar bulunmalı: Hürriyet: Yeni seçilecek kişi meclis, meşveret ve şuraya dayanarak icraat yapmalı. Adâlet: Bu üyeleri her yönü ile doğru bilinen, takvâ ve mürüvvet sahibi olması gerekir. Bilgi: Adayda, İslâm’ın aradığı şart ve vasıflan bilmeye yeterli ilim sahibi olmak. Görüş ve hikmet sahibi olmak: Adaylar arasından bu göreve en lâyık olanı seçmek.
İslamın yönetim biçimi, sistemi, saltanat olmadığına ve halife seçimle iş başına geldiğine göre, yönetici olan ilanihaye o makamda oturamaz. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin, sizden olan ulu’l-emre de. Bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, hemen onu Allah’a ve Rasûlüne arzedin...”4 mealindeki âyete göre seçilen “ulü’l-emir” başkanlar, reisler bu vasıflarını kaybederlerse, yani, zulme ve gayr-i meşru işlere yönelirse Kur’an ve Sünnet’e göre meşru yoldan, seçimle alaşağı etmek ehl-i hal ve’l-akd’in boynunun borcudur!
Ey dindarlar! “Emr-i bil ma’ruf, nehy-i a’nil münker, doğru, hakkı anlatmak, yanlış, batıl, kötülükten men etmek kesinlikle size farz kılındı.”5 mealindeki ayet gereği “ehlü’l hal vel-akd” olduğunuzu biliyor musunuz?”
Dipnotlar:
1-Al-i İmran Suresi, 159., Şûra Suresi, 38.;
2-Ebû Zehra, Usûlü’l-Fıkh, s. 143.;
3-Münâzârât, Enst./inter, s. 38.;
4-Nisa Suresi, 59.;
5-Lokman Sûresi’nin, 17.;
6-Müslim, İman, 78.