Şahit olmuşsunuz veya sosyal medyadan izlemişsiniz: Hırsız, esnafın malını çalıp kaçtığı zaman bağıra-çağıra peşine düşer: “Hırsız vaaaarrr, hırsız vaaaarrr!”
Esnaf arkadaşları da var güçleriyle hırsızın peşine takılarak yardım eder. Yakalarlarsa malını kurtarır, pataklar veya polise teslim ederler. İşin raconu budur!
Bir esnaf çıkıp da, “Yahu arkadaşlar bırakın bağırmayı, çalsa çalsa yüzde 20 (yüz liradan yirmi lira) çalmıştır!” dedi mi, der mi?
Rüşvet haksız kazanç, çalmak değil mi? Niye, “Rüşvetçi vaaaarrr!” diye bağırmıyoruz! Keza, kimi yerde resmî, kimi yerde gayr-i resmî vatandaş dolandırılıyor! Niye, “Dolandırıcı vaaaarrr” diye bağırmıyoruz!
Hadis-i şerifte mealen şöyle beyan edilmiyor mu? “Müslüman kardeşinin malına veya şeref ve namusuna yönelik günah işleyen kimse altın ve gümüşün bulunmadığı gün gelmeden önce ondan helâllik dilesin. O gün, dünyada kötülük yapan kimsenin sevapları varsa haksızlığı kadar alınıp mağdura verilir, yoksa onun günahından alınıp berikine yüklenir.” (Müsned, II, 435, 506)
Meşrûtiyet aynı zamanda şeffaflık, sorgulamak, suiistimalleri önlemek demektir ve istibdadın/diktatörlüğün zıddıdır. Meşveret ve şeffaflık kapalı kapılar arkasında suistimalatları engellemektir.
İşte şimdi tek adam yönetimiyle yaşadığımız şey tam olarak şu değil mi? “Reisleriniz malınızı ceplerine indirip hapsettikleri gibi, akıllarınızı da sizden almışlar veya dimağınızda hapsetmişler.” (Tarihçe-i Hayat, s. 77-78)
Niye bağırmıyoruz: “Reisler mallarımızı ceplerine indirdiii” diye? Bir sürü torpiller, suiistimaller, hak ihlâlleri oluyor. Niye bağırmıyoruz? Korkutmaca, yalan, iftira ve sahte “itiraflarla” binlerce kadın, çoluk-çocuk hapse atıldı! Niye, “Zalim vaarrr, Zalim vaaarrrrr” diye bağırmıyoruz?
Hani Üstadımız bağırın demişti: “Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ birtek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.” (Bediüzzaman, Mektubat, s. 254)