Bilim adamları mutluluğun asıl kaynağının zenginlik, mal, mülk değil, başka insanlara karşı iyilik düşünmek ve elindekiyle kanaat etmek olduğunu belirtiyorlar.
İsveç’teki DN Gazetesi’ne demeç veren Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Sonja Lyubomirsky, “Birçok insan mutluluğun parayla, evlilikle, sağlıkla alâkalı olduğunu düşünür. Fakat durum bunlardan ibaret değil” dedi. DN Gazetesi, uzun vadeli mutluluğun parayla olamayacağını, 70’li yıllarda net bir şekilde ortaya kondu.
İnsanların ev, araba alıp evlenmelerinin uzun vadede mutluluğu sağlayamadığı hatırlatılan haberde, ABD gibi gelişmiş ülkelerde 1950 sonrasından itibaren gelirlerin artmasına rağmen insanların mutsuzlaştığı vurgulandı. Bu duruma işaret eden Lyubomirsky, mutluluğun formülünü şöyle özetledi: “Önemli olan, günlük hayatımızdaki ufak hadiseleri, mutlulukları değerlendirmek. Başka insanlara karşı iyilik düşünmek, iyi olmak ve elindekiyle kanaat etmek; mutluğun sırrı.”
Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde “Kanaat bitmez tükenmez bir hazinedir” buyurarak asıl zenginliğin kanaat etmekte olduğunu belirtmiştir. Bu hadis-i şeriften yola çıkan Bediüzzaman da “Kanaat, tükenmez bir hazinedir.”2 mealindeki hadisinin sırrıyla, kanaat bir define-i hüsn-ü maişet ve rahat-ı hayattır. Hırs ise, bir maden-i hasâret ve sefalettir.”3 diyerek hayatın rahatı ve geçimin kolaylığı için kanaat etmeye teşvik etmiş; zıddı olan hırs ile hasaret ve sefalete düşüldüğüne dikkat çekmiştir.
Yalnız, kanaat “yeterli bulmak” değildir. Gerekli çalışmayı yaptıktan sonra kazancına razı ve memnun olmaktır; çalışmayı bırakmak değil!
“Meselâ, tertib-i mukaddematta tefviz [bir şeye ulaşmakta, vasıta olan sebeplerin terk edilip, Allah’a havale edilmesi], tembelliktir. Terettüb-ü neticede tevekküldür. Semere-i sa’yine [çalışmayla ortaya çıkan neticeye], kısmetine rıza kanaattir; meyl-i sa’yi [çalışma isteğini] kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa, dûnhimmetliktir.”4
Bediüzzaman da, “Cenab-ı Hak kemal-i kereminden ve merhametinden ve adaletinden, iyilik içinde muaccel bir mükafat.. dercetmiştir [yerleştirmiştir]. Hasenatın içinde, âhiretin sevabını andıracak manevî lezzetler [...] derc etmiştir.”5
Dipnotlar:
1-Medya, 16.05.2008.; 2-Kurtubî, s. 14.; 3-Lem’alar, Enst./intr., s. 150.; 4-Sünuhat, s. 20.; 5-Uhuvvet Risalesi, küçük boy, s. 97.