"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Kim?” ve “Niçin?” sorularının cevaplarını ara!

Ali FERŞADOĞLU
08 Ağustos 2024, Perşembe
Yaratılış ve varlıkların sırları akıl-irâde ve şuûrla çözülür. Hayvanlar, yaptıkları işlerin idrakinde değil. Meselâ, arı ürettiği bal; inek verdiği süt; güneş saçtığı ısı, ışık; toprak verdiği mahsülden habersizdir. İnsana kâinatın ince sırlarını araştırıp çözebilecek, varlığı “ilâhî” perspektiften görebilecek göz; hâdiselerin perde arkasını anlayıp tartabilecek akıl, beyin, kalb, vicdan ve latifeler verilmiş.

“İnsanı hayvandan ayıran özelliklerden birisi, geçmiş ve gelecek ile ilgili olmasıdır. Diğeri, dahilî ve haricî şeylere taalluk eden idrakinin umûmi (genel) olması ve inşaata (inşaya) lâzım olan şeyleri keşif ve tertip edebilmesidir.1 Bir ölçme-değerlendirme âletidir akıl. Nasıl insanın bacağı yürümeye yararsa, akıl da, beyin de biyolojik bilgisayar gibi hesap etmeye yarar.2

İnsan aklıyla Allah’ı bulabilir. Ancak, “Kâinatın yaradılışının sırrı nedir; sonu ne olacaktır; evvelâ insanı bir kul olarak yaratıp, sonra sayısız ni’metler ihsan eden Kerîm-i mutlak olan Allah’a nasıl teşekkür ile ibâdet edecektir? Emir ve yasakları nelerdir, itaat veya isyanın neticesi nedir?” gibi hayatî soruların cevaplarını veremez. Sınırlı olan insan aklı/beyni, sınırsız soruları anlama kabiliyetinden yoksundur; başka bir ifâdeyle, sınırlı olan, sınırsız olan başka bir şeyi içine alamaz. Hattâ cevâbı olmayacak bir şeyin sorusu da anlamsızdır.3

İlim, fen ve felsefe de kâinatın ve yaratılışın düğümünü çözmeye çalışır. E. Scrödinger’in ifâdesiyle, “İlim, insanlığa en büyük bağışı, ‘Bizler kimiz? Nereden geliyoruz ve nereye gideceğiz?’ gibi dehşetli soruların cevaplarını bulmak, ya da en azından akılları bu konuda rahatlatmak olacaktır.” İlâhi kudretin bediî sanat eseri olan kâinat, varlıklar ve hâdiselerin fizikî cephesinden bahsederek, “nasıl” sorusuna cevap arar. Halbuki, insanoğlu, hem kendisinin, hem kâinatın gayb, melekut, mana yönlerini de merak edip öğrenme zorunluluğu hissetmektedir. Öncelikle, “Kim?” ve “Niçin?” sorularının cevaplarının peşindedir.

Bilim, temel “niye?”lere cevap vermez. “Niye?” diye sormaya kalkarsan işin içinden çıkamazsın ve bilim ilerleyemez. Bilim, “Bu var” der; ondan sonra olgunun “nasılı?”nı inceler. Daha derin mâneviyatını da tatmin edecek soruları sormak isteyenler bilimde bu karşılığı bulamazlar.4 Beşerin bunalımının en önemli sebebi budur! “Kim ve niçin?” sorularının cevaplarını akıl, kalb, vicdanları mutmain edecek tarzda yalnız hak din verir.

Dipnotlar: 1-Mesnevi-î Nûriye, s. 174.; 2-Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Yeni Asya, 15.12.2001.; 3-Prof. Dr. Sabri Özbaydar, İnsan Davranışının Sınırları ve Spor Psikolojisi, s. 20.; 4-Prof. Sinanoğlu, agg.

Okunma Sayısı: 1177
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nahit Topaloğlu

    8.8.2024 14:07:18

    Güzel bir yazı, tebrik ederim. Günlük bir yazı için takdire değer şekilde (bir iki istisnâ dışında) şapkalara hassasiyet ve ilâveten "tek tırnak" işaretinin doğru bir şekilde kullanımı haftalık yazılarda bile pek rastlayamadığımız güzel bir dikkat numûnesi. Fî emânillah kardeşim.

  • Yiğitoğlu

    8.8.2024 10:51:38

    Her organın kendine mahsus bir vazifesi olduğu gibi, akıl ve kalbin de kendilerine has vazifeleri vardır. Aklın vazifesi anlamaktır; inanmak, sevmek, korkmak, muhabbet etmek, hayret etmek, …, kalbin sahasına girer.  İşte ruh ve kalbi hasta olan insanlar, bu vazifeleri de aklın yapacağını zanneder, her şeyi aklın halledebileceği vehmine kapılırlar. Halbuki, itikat sahasında akıl, ancak vahyin ışığında hakikate ulaşabilir.  Metafizik sahada, İslâm’a zıt olan felsefî görüşlerin her biri eğri bir çizgidir. Her şeyi madde ile açıklamaktan materyalizm; her şeyi evrimle izaha kalkışmaktan ise Darwinizm doğmuştur. Kınalızade’nin çok güzel bir sözü vardır. Buyuruyor ki: “İki nokta arasındaki düz çizgi bir tanedir. Ama iki nokta arasından sonsuz eğri çizgiler geçer.”

  • Burhan Kula

    8.8.2024 01:14:36

    Güzel bir yazı, teşekkürler..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı