Bediüzzaman, çağımızın insanını, bilhassa Müslümanları ikaz ederek günümüz “Yalancı, gaddar, menfaat üzerine dönen canavar ve cazibedar” siyasetinin Müslümanların, bilhassa dindarların, “Ya aklını dağıtıp, manevî bir divane; ya kalbini dağıtıp, manevî bir dinsiz; ya fikrini dağıtıp, manevî bir ecnebi” yaptığına dikkat çeker. (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 106) Ve onları siyaset cephesinin gerisine çeker!
Yani, siyasî propaganda ve gevezelikleriyle ruh, gönül ve duyguları öylesine işlemiştir, öylesine kirletmiştir ki, “siyasî tarafgirliği için, partisi için, iktidar için” deli-divane oluyor, deli deli hareketlerde, konuşmalarda, müdafaalarda bulunuyor, deliler gibi muhaliflere çatıyor!
Ve, “İnat, bazan müfrit fırka mutaassıplarına, dalal ve batılı iltizam ettirir. Şeytan birisine yardım etse, melek der, rahmet okutur. Ötekinde melek görse, libasını değiştirmiştir der, lânet eder.” (Bediüzzaman, Beyanat ve Tenvirler, s. 120)
Ahlâkî fikirlerinden vazgeçip, “Amerikan, İngiliz, II. Avrupa, Rusya, İsrail” siyasetine ram edip, “fikrini dağıtıp, manevî bir ecnebi” yapıyor! En azılı düşmanının siyasetine taraftar oluyor! Bu basit bir siyasî oyun değil, dehşetli bir tuzaktır.
“Siyasal dincileri” okullarından, üniversitelerinden, araştırma merkezlerinden uzaklaştırarak siyasetin labirentlerine çekti.
Deccalist/Süfyanist ve Kemalist anayasanın, müstebit sistemin uygulayıcısı, müdafii yaptı!
İşte Bediüzzaman, “Euzubillahi mineşşeytani vessiyaseti/Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” demiştir. (Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 42)
Ve Müslümanları uyararak “siyaset, şiddet/maddî cihad” cephesinden geri çekerek eğitiyor ve esas düşmanının karşısına çıkarıyor: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; sanat, marifet, ittifak silâhiyle cihad edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk eden hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zira husûmette fenalık var, husûmete vaktimiz yoktur.” (Bediüzzaman, Divan-ı Harb-i Örfî, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 23)
Müslümanları medreseye, tekke ve zaviyeye, okumaya, ilme, araştırmaya, imana, Kur’ân’a, Sünnet-i Seniyyeye, ibadete, ahlâka yönlendiriyor.