"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sadeleştirmecilerin maksadı ne? (3)

Ali FERŞADOĞLU
07 Haziran 2014, Cumartesi
Bediüzzaman, Deccalizm ve Süfyanizmin fen, felsefe ile dine, maneviyata açtığı savaşı; yaydığı korkuyu püskürtür.
Kapattığı medrese, tekye, zaviyeleri Risale-i Nur’la açmış, ihya etmiştir.
İlmî, tasavvufî bütün kelime ve mefhumları kullanarak medrese, tekye ve zaviyeyi evimize getirmiş, yaygın eğitimi dağ başlarına kadar çıkarmıştır.
Diğer taraftan, herkesin zamanı ve şartları Kur’ân kursuna, imam-hatip okuluna veya İlahiyat fakültelerine gitmeye müsait değildir. Bediüzzaman Risale-i Nur’ları okuyan herkesi Kur’ân kurslu, İmam-Hatipli, İlahiyat fakülteli yapmıştır. En yüksek İlâhiyat âlimlerinin içinden çıkamadığı meseleleri keşf ve hallederek, herkese öğretmektedir.
Bediüzzaman, “bir kelimenin kaç mânâya değil, kaç kelime ve anlam, hangi tek kelimeyle ifade edilebilir”  metodunu getirmiştir.
Zaten, Risale-i Nur’un yüksek üslûbu, harika belağatı, edebî kudreti bundan kaynaklanır. Sadeleştirmek demek, yüksek ve beliğ ifadelerin içini boşaltmaktır!
 Sadeleştirme, Esma-i İlahiye’ye karşı öyle bir cinayet, öyle bir ihanettir ki, mesela;
“Rubûbiyetin saltanatı, nasıl ki ubûdiyeti ve itaati ister; Rubûbiyetin kudsiyeti, pâklığı dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp istiğfar ile ve Rabbini bütün nekàisten pâk ve müberrâ ve ehl-i dalâletin efkâr-ı bâtılasından münezzeh ve muallâ ve kâinatın bütün kusurâtından mukaddes ve muarrâ olduğunu tesbih ile, ‘Subhanellah’ ile ilân etsin.” (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 45.)
Sadeleştirmek demek, “Bu asrı ve gelen istikbali tenvir eden Risale-i Nur’u te’lif eden Bediüzzaman’ı öngörüsüzlükle suçlamak demektir.
Şimdi sadeleştirilmişindeki dehşetli cinayete bakalım: “Yani, Rubûbiyetin saltanatı, nasıl kulluğu ve itaati isterse, O’nun kudsiyeti ve paklığı da kulun kendi kusurunu görüp istiğfar ile Rabbinin bütün noksanlıklardan uzak, dalalet ehlinin bâtıl fikirlerinden münezzeh ve yüce, kâinatın bütün kusurlarından mukaddes ve ARINMIŞ olduğunu Subhanellah ile ilan etmesini ister.” (Sadeleştirilmiş Sözler, s. 62., sadeleştiren ve yayına hazırlayan Adnan Kayıhan-İlhan Atılgan)
Kusurdan, noksanlıklardan beri, sonsuz derecede Mutahhir, Kuddüs olan gibi binbir isim ve sıfat sahibine “ARINMA” gibi bir hali hangi iz’an, hangi akıl, hangi iman ile izafe ettiniz! Bu ne gaflet, bu cinayet, bu ne ihanet, ne echeliyet, bu ne iz’ansızlık, bu ne sapıttırmışlık!
Ve ey gafil İlahiyatçılar! Hangi akıl, iz’an ve iman ile bu söyle bir sadeleştirme (sahteleştirme) cinayetini müdafaa ediyorsunuz!
 Peki, sadeleştirenler kimden yanadır? Dildevrimi bozguncularından mı, yoksa 15 asırlık İslam kültürünü ve İslam medeniyetini yeniden ihya ve inşaa eden Bediüzzamandan yana mı?
Kendiniz sade yazmıyorsunuz, Risale-i Nuru neden sadeleştiriyorsunuz; bu ne perhiz?
Zaman Yazarı Ali Ünal’ın 02.06.2014 tarihli “Risaleler’e veraset ve Risaleler’i sadeleştirme” başlıklı yazısında müdafaa ettiği sadeleştirmenin hiçbir aklî, mantıkî, ilmi, hukukî, vicdanî hakikate dayanmadığını delilleriyle ortaya koyduk.
Şimdi, sadeleştirmeyi müdafaa ettiği yazısında kullandığı, ağır, ağdalı kelimeleri nazara vererek; kendi mantığı, daha doğrusu mantıksızlığınca sadeleştirmede asıl maksadın “anlaşılması” olmadığını ortaya koyalım. Risale-i Nur sadeleştirilmesini müdafa ettiği yazısındaki ağır kelimelere bakar mısınız:
“Vahiy, nebîler, tecdit, rasûller, şeriat, vahy-i metlûv ve vahy-i gayr-ı metlûv, Sünnet, irşad, vazife, istismar, mürşid, mezhep, Âhir Zaman, ihya, veraset, temellük, mâni, meşrep, cerhetme, fürûât, bâki…” (Ali Ünal, Zaman/02.06.2014.)
Sayın Ünal, bu ne perhiz, bu ne lahana, bu ne turşusu, bu ne sadeleştirme, bu ne sahteleştirme! Kendiniz sade yazmıyorsunuz, Risale-i Nur’u neden sadeleştiriyorsunuz?
Hani sadeleştirmeden maksat anlaşılmak idi! Gazete halka hitap etmiyor mu? Sıradan vatandaşlar değil, değme İlahiyatçılar bile sadeleştirmeyi müdafaa ettiğiniz bu yazınızda kullandığınız bu kelimelerin bir çoğunu anlamakta zorlanır!
Üstelik Bediüzzaman, “hali/boş, semek/balık” diyerek özdeş kelimelerini de vererek öğretiyor! Diğer taraftan “yani, yani, yani” diyerek mânâlarını da izah ediyor!
Sizin sadeleştirmeyi müdafaa ettiğiniz yazınızdaki, “vahiy, nebî, tecdit, rasûl, şeriat, vahy-i metlûv ve vahy-i gayr-ı metlûv…” gibi 24 kelimeyi kim, nasıl anlayacak?
O zaman sadeleştirmekten maksadınız nedir, hedefiniz nedir, kime hizmet ediyorsunuz?
Aslında sadeleştirme; yalnız cehâlet ve gafletle de izah edilemez! Bunun arkasında mutlaka başka bir saik olmalı! Ama ne?
Acaba, “hubb-u cah (şan, şöhret, makam, mevki sevgisi” mi?
Korku mu? Yani Bediüzzaman’ın oyunlarını deşifre ettiği deccalizm, süfyanizmin şubeleri ve kolları olan “ifsat, zındıka, dinsizlik, ahlâksızlık komitelerinin” baskısı korkusu mu?
Tamah (mala karşı açgözlük) yüzünden avlanmak mı?
Enaniyetten kaynaklanan muaraza (çatışma) mı?
Asabiyet-i cahiliye damarı, ırkçılık, milliyetçilik mi?
Dünyanın cazibedar (nefse, kuvve-i şeheviyeye yönelik) teklifler, tuzaklar mı?
Sadeleştirmeden maksadın “anlaşılmak” olmadığı kesin! Ama, bunlardan hangisi?
Bir, ikisi mi, yoksa hepsi mi?
Okunma Sayısı: 5304
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halid Duşka

    8.6.2014 00:19:00


    Allah razı olsun.Bravo!Anlamak isteyen lûgata bakar(İslâmi-İlmi-Edebi-Felsefi Yeni Lûgat)gibi.Veya bilip anlayanlara sorar.Birkaç kişi Kur’an tercüme olurda Risalei Nurlar neden olmasın diye yazmışlar.Kur’an ne zaman tercüme edilmişki?Kur’anın tefsiri olur.Kısaca meâli olur.Lütfen makalerinizde karilerinizi tenvir edin.

    Selâm ve Dualarımla
    Halid Duşka

  • HÜSEYİN İLHAN

    7.6.2014 07:49:00

    Muhterem,aziz,sıddık hoş sözlü,samimi ağabeyim kalemine kuvvet,dimağına bereket,iz’an ve vicdanın haykırşına inşaallah karşılık alacaksınız ve alıyorsunuz amma bu kardeşlerin sevdiklerinde kul olmasına karşın kusursuz,akıllarını ve tartılarını onun ağzından çıkan söze verenler maalesef idrak ve iz2andan uzak ve mahrumlar.

  • tuncay demir

    7.6.2014 03:43:00

    Ali kardeş,bunları anlamakta bende zorluk çekiyorum.Zalim ve hainlik bu yapılanlar.ben bu sadeleştirmede iyi niyet görmüyorum.Üstad ve risale-i nuru kıskanmak,ben böyle düşünüyorum.Allahtan korkmaz kuldan utanmazların işi .ben bunları Allahıma havale ediyorum.

  • hakan kagan

    7.6.2014 01:18:00

    Su birkac senede Risale-i Nur uzerine oynanan oyunlari gordukce kahroluyorum.Bende zorlaniyordum diz çürüttüm çok şukur okudukca anliyorum ve hicbir tefsirde bu kadar icimin ferahladigini costugunu hissetmedim.Sadelestirilmisini inceleyim dedim bir sayfa okumam yetti bu isin yanlis oldugunu anlamam icin.Iman hakikatleri pespaye bir dille anlatilmaz.Edebiyat bile olmaz bugunun dilinle onu kendi seviyesizligimize cekecegimize biz onun seviyesine cikmaya calisalim.Anlasilmasina yonelik bir cok yontem varken dilinle kelimelerinle cumlelerinle oynanmasini samimi bulmuyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı

En Çok Okunanlar