Suriye’nin güneyinde Dürzî bölgesine İsrail’in askerî müdahalesiyle kargaşaya itilmesi, “iktidar cephesi”nce “zafer! çığlıklarıyla “Suriye’nin kurulduğu” propagandaların aksine, Lübnan, Irak, Libya, Somali ve Sudan’da olduğu gibi bu Müslüman komşu ülkenin de işgali emperyal ecnebîlerin etnik-mezhebî tefrika projelerini bir defa daha açığa çıkarıyor.
Gerçek şu ki daha baştan başında bulunduğu Heyet Tahrirü’ş-Şam (HTŞ) örgütüne Halep Şam yolunu bombalayarak açan İsrail’in Suriye’nin silâh ve savunma mekânizmasını bombalayıp tahribine suskun kalan Şara, her fırsatta “ABD ve İsrail’le dostuz, en büyük düşmanımız İran ve Hizbullah!” çıkışlarıyla geçiştirdi. “Şam’ın çatısı” denilen Golan Tepeleri’ni, Hermon-Şeyh Dağı’nı işgalle kalmayan İsrail ordusunun, Trump’un onayıyla 17 kilometre yaklaşıp kuşatma altına altığı Şam’ı ve ülkeyi fütursuca bombalamasına Şara ile atadığı geçici hükûmetinden etkili bir tepki verilmedi.
Keza İsrail’in başta Türkiye’nin üs açacağı Halep Havaalanı yakınındaki üs olmak üzere, birisi Şam’ın 40 kilometre yakınında on askerî üs kurmasına Şam’dakiler hep sessiz kaldı.
İsrailli yetkililerin “işgal ettikleri toprakların İsrail’e ait olup pazarlık konusu bile olmadığı”nı küstahça bildirmelerine de Şara ve bakanlarından ciddi bir itiraz iletilmedi…
ŞAM’IN SUSKUNLUĞU İSRAİL’İ ŞIMARTIYOR…
En son Şam’ın göbeğindeki Şara’nın sarayını, Genelkurmay nizamiyesini ve askerî merkezleri bombalayıp gözdağı veren ve saldırıları sürdüreceklerini şımarıklıkla tehdit eden İsrail’in, Bedevî ve Dürzî aşiretler arasında kışkırtılan çatışmalar bahanesiyle bölgeye yoğun saldırılarına Şara’nın tepkisi ise çok sürmedi. Zira Trump’la, Körfez ülkeleri ve Suudilerin arabuluculuğuyla Suriye geçici yönetimi ile Dürzîler arasında “kabul edilen ateşkes şartlarıyla tüm askerî operasyonların tamamen ve derhal durdurulduğunu” duyuran Şara’nın, “ihlâlleri kınayıp failleri cezalandıracağı”nı söylemesine rağmen İsrail ordusu Suriye’ye saldırılarına devam ediyor.
Bunun içindir ki Esad’ın “izin vermemesi”ne karşı İsrail’in İran’a saldırısına hava sahasını açan Şara’nın İsrail’i tâvizlerle cüretlendirip Suriye’yi işgal ve kontrolüne almasına bigâneliği soruluyor. Önce yüzlerce sivilin katledildiği Lazkiye -Tartus hattında Nusayrîlere saldırılması, Şam’da onlarca Hıristiyan’ın can verdiği kilise bombalaması ve son Dürzî tahriki Suriye’de fitne ateşinin alevlendirilmesiyle yeniden iç savaş kargaşasına atılması sorgulanıyor.
Bu durum, İsrail’in Suriye’yi işgalini hep alttan alan Şara’nın “Colanî” olarak Irak’taki Amerikan hapishanelerinde devşirildiği, ABD-İngiltere ve İsrail’in hegemonyası hesabına Suriye’nin etnik-mezhebî iftiraka sürüklenmesinde istimal edildiği iddialarını; HTŞ militanlarının Dürzî liderlerin sakalını kesip aşağılamalarıyla bile bile bölge halkının kışkırtıldığı vakıasını teyid ediyor.
ECNEBÎLERİN “ŞARA’YI BİZ ORGANİZE ETTİK” İTİRAFI!
Bütün bunlar, ABD’nin katlettiği El Kaide lideri Zerkavî’nin Bağdadî ile beraber yardımcılığını yapıp Irak IŞİD’inden kopan El Nusra’yı ve HTŞ’yi kuran, başına “on milyon dolar ödül” koyduğu Şara’yı son Körfez turunda Riyad’a çağırıp “genç, sert, yakışıklı, savaşçı adam” diye övgüler dizen Trump’un “hadi seni görelim!” aferinini hatırlatıyor.
Ve ABD’nin eski Suriye büyükelçisi Robert Ford’un Colanî ile görüşmesine dair 5 Mayıs’ta Maryland’in Baltimore kentinde ABD Dış İlişkiler Konseyi’nin konferansında “HTŞ örgütü ile Colanî’nin, İngiliz ve Amerikalı strateji uzmanları, büyükelçiler, M16 ve CIA’den istihbarat subayları ve görevlileri tarafından yoğun bir eğitimden geçirildiği; İngiltere’nin talebi üzerine Colanî’yi Esad’ı devirip Şam’ı hegemonyaları hesabına ele geçirmesi için organize ederek yönlendirenlerden biri olduğu” itirafını sözkonusu ediyor. (gazeteler, 6.7.25)
Bundandır ki Şara ile PKK’nın Suriye kolu işbirlikçi PYD/YPG örgütü elebaşı Mazlum Abdî arasında ABD-İngiltere ve İsrail’in “Suriye’nin bölünüp parçalanması projesi”nin yürütüldüğü; hatta Şara’nın “Suriye’de yabancı güç istemiyoruz” reddiyle hâlen ülkenin yüzde 35’ini işgalinde tutan İsrail’i değil, Türkiye’yi kastettiği belirtiliyor.
Bu yüzden Süveyda ve çevresinde en az 600 sivilin can verdiği saldırılarla kalmayan İsrail’in Gazze’de ve Suriye’de BM ve insan hakları anlaşmalarını çiğneyerek her türlü soykırımı, hunharca zulüm ve haydutluğu pervasızca sürdürmesinin perde arkası aralanıyor. Özetle, Şara’nın başa geçirilmesiyle “küresel emperyal güçler” güdümündeki taşeron örgütlerle ordusu dağıtılıp âdeta “sömürge” hâline getirilen “ordusuz Suriye”yi en üz üçe bölen tefrika projesi tuzaklanıyor.
Göz göre göre…