Risale-i Nur okuma programları ‘tutunanı’ yeni yeni dünyalara taşıyor.
Her program, onlarca yeni pencere, o pencereden seyredilen çeşit çeşit içerikler sunuyor. İnsanla ve insan içerikleriyle zenginleştiğinizi hissediyorsunuz. Programın içinde derinlemesine bir yenilenme, zenginleşme, çeşitlenme hasıl oluyor.
En son okuma programımızı liseli gençlerimizle ve farklı meslek gruplarından araç kaptanı arkadaşımızla Şanlıurfa’dan çıkışla Trabzon’da gerçekleştirdik. Çok meyveli, serin bir ağacın altında yedi gün geçirdik. Haliyle bir okuma programına nereden, nereye gittiğiniz de çok önemli hale geliyor. Bu iklim olarak değerlendirilebileceği gibi, aynı zamanda farklı kültür insanları bağlamında da ele alınabilir. Yani bir konuya Şanlıurfalı nasıl yaklaşır, Trabzonlu nasıl yaklaşır, bu bile güzel bir kazanım oluyor gençler için. Vakıa şu ki, en basitinden bir spor kulübünün formasıyla çarşıda dolaşmak birilerini tedirgin ediyorsa, şehrin farklılığa bakışındaki güven iklimi henüz olgunlaşmamış demektir.
Her program her katılımcıya ayrı dokunuyor. Dünyaya geldiği şehirden ilk kez başka bir şehre çıkan liseli için böyle okuma amaçlı program bir şoklama gibi netice veriyor. “Neler oluyor, bu koca koca insanlar neden biz gençlere hizmet ediyor, neden birileri ilk kez gördüğü başka bir şehirden bir kişiye samimi gülücükler sergiler, dünyevî anlamda önemli makamları olan insanlar bu sohbet ortamlarında neden o makamlarını unuturlar, neden bir başkasının çocuğuna harcama yaparken bir başka adam mutlu olur, otuz kırk kişiye güzel sofraları hazırlayanların neden yüzlerinde bir yorgunluk emaresi olmaz?” gibi onlarca soru zihinlerde geziyor da geziyor… İşte onun için bir şoklanmadır yaşanan.
Neden bu nuranî ortamlarda muhatabın hangi şehirden geldiğinin, hangi ırktan olduğunun, hangi takımı tuttuğunun, hangi insan sınıfında bulunduğunun bir önemi olmaz? Hatta bu çeşitlilik ve renklilik bir zenginlik olarak görülür? Belli ki okunan Kur’ân tefsiri, o insanları Kur’ân iklimine çeker. Belli ki bu Kur’ân dersleri onların nefislerini terbiye eder. Belli ki, burada farklılıklar, ‘tanışma’ ve ‘yardımlaşma’ esasına hizmet eder. Bu Kur’ânî atmosfere şehirlerde, bölgelerde ne çok ihtiyaç var. Trabzonsporlu ile Fenerbahçeli iki genç yan yana oturduğunda renkler ne de çok yardım eder birbirine, sarı yeşili besler; mavi lacivertle omuz omuza hale gelir. Zıtlık gibi görünen nice durumlar hayatı daha yaşanabilir hale getiriyor.
Onlarca Şanlıurfalı gencimiz Trabzon’un yaylalarında Risale-i Nur okudular. Trabzon’un sıcakkanlı insanlarından ağabeylik, kardeşlik öğrendiler. Sert yüzlerin arkasında nasıl samimî bir dünya olduğunu bizzat gördüler. Samimiyetin, ihlâsın günlük hayatta yaşanan çeşitli versiyonlarını tattılar. İhlâsın; çorbada, yemekte, salatada nasıl bir lezzet olduğunu damaklarında hissettiler.
Program Şanlıurfa’da başladı, Diyarbakır’da kahvaltıda hareketlendi, Bingöl’de gölgede demli çay oldu, Erzurum’da cağ kebabına dönüştü ve Trabzon’da; yüzde tebessüm, davranışta nezaket, sımsıcak kardeşlik olarak kocaman bir ağacın yüzlerce meyveleri oldu.
Ne mutlu böyle hizmetlere tutunabilen nasiplilere! O kahramanlar teşekküre değil, tebrike layıklar. Çağ, sizinle iftihar ediyor sevgili gençler ve onlara hizmet edenler!