“Risale-i Nur, âlem-i İslâmda olduğu gibi, Avrupa’da da hüsn-ü kabule mazhar olmuştur. Risale-i Nur’un hüsn-ü kabule mazhariyetine numune olarak Finlandiya’daki Tampereen Islâmilaisen Seurakunnan İmamı Habiburrahman, pek muhterem kardeşim!
Hediye olarak gönderdiğiniz pek kıymetli eser, yani El-Mesneviyyü’l-Arabî min Risaleti’n-Nur isimli kitabı aldım. Bu münasebetle, cenabınıza teşekkürlerimi bildiriyorum, Allah-ı Kerîm, her dileğinizi atâ eylesin diye dua ediyorum. Benim için bu kıymetli hediyeniz çok müfîd olacak ve benim tebliğ işlerimde daha yardım edecektir, inşaallah. Size de daima ecir ve sevabı erişip duracağında, sadaka-i câriye kabîlinden olacağında elbette şüphe yoktur. Kitabın müellifi Said Nursî Hazretlerini de bize tanıtmanızı rica ederim. Hürmet ve selâmlarımla.1”
HABİBURRAHMAN ŞAKİR’DEN DİĞER BİR MEKTUP
Vellamonkatu 21, 12.2.1958
“Çok muhterem kardeşlerim! Göndermiş olduğunuz inayetnamenizi ve dört tane risale, İhlâs, Zeylü’l-Hübab, Risale-i Nur Hakkında Müellifine Gönderilen Bir Mektup, Risale-i Nur Hakkında Verilen Konferans’ları aldım. Teşekkürlerimi takdim ederim efendim. Evet, Büyük Üstad Said Nursî Hazretleri, zamanımızın büyük dâhîlerinden ve Allah’ın en büyük sevgili bendelerinden olduğundan asla şüphemiz yoktur. Belki, bu zata 14. asrın müceddidlerinden deyip itikad etsek bile mübalâğa etmiş olmayacağız.”
“Hamdler olsun Allah Hazretlerine ki, Türk milleti hazinelerinden zuhur etmiş bu cevheri, inkılâb dalgalarında gark olup zayi olmasından zamanımıza kadar sakladı, asrımızı bu zatın vücudu ile ziynetledi. Mûsa Peygamberi, Firavun’un eteğinde beslediği gibi, bu zat-ı mübareki de dinsiz zalimler meyanında cefalar içinde besledi. Geleceklerde de selâmetlik ile uzun seneler yaşamasını Allah’tan temennî ederiz. Üstad Bediüzzaman hakkında bizim akidemiz budur. Mümkün olursa, bizim tarafımızdan huzurlarına arz-ı ihlâsımızı, gaibâne muhabbetimizi bildirseniz ve özünden bizim için hayır dualarını vekâleten rica etseniz diye ricada kalıyoruz. Hürmet ve selâmlar ile. Muhlis dinî, millî kardeşiniz Habiburrahman Şakir.”2
Burada akşam 21.00’den sonra güvenlik sebebiyle dış kapılar şifrelerle değil anahtarla açılıyormuş! Burada da vakıf kardeşler ve misafirleriyle sohbet ve derslerimiz devam ediyoruz.
Mihmandar kardeşimizdeki kahvaltı ve dersten sonra orman gezisi ve şehrin önemli yerlerini gezdik. Helsinki’de intizamlı planlı olarak, sokaklarına kadar tramvay çalışıyor. İnsanlar sakin.
TATAR TÜRKLERİYLE MÜŞERREF OLUYORUZ
Tatar Türklerinden halı dükkanlarında Vahit Bey ve eşi Zinet Hanımla tanıştık. Uzun zaman Türkiye’de bulunduklarından güzel Türkçe konuşuyorlar. Türkiye’ye geldiklerinde yardımcı olabileceğimizi beyan ettik. Memnun oldular. Sonra Tatar Camii’nin imamı Ramil Bey’i ziyaret ettik. Öğle namazını Ramil Bey’in imamlığında kıldık. Tatar Türklerinin tarihçileri konusundaki bilgi ve hatıralarını kaydettik.
Üç çocuğu ve eşiyle Nurların aşığı, kaderin hükmüyle burada bulunan, vatan ve akraba hasreti çeken değerli mihmandar kardeşimiz için bu ziyaretimiz adeta bir ilaç olmuştu. Bakışı ve duruşu bu mesajı veriyordu. Bu samimi ve içten birliktelik buralarla irtibatın devamını, özellikle gençlerle buralarda okuma programları yapma ufkunu çağrıştırdı. Yepyeni simalarla da tanışmış olduk. Bu fırsatı boşa çıkarmamak lazım.
Fince dahil farklı dillere çevrilmiş eserler dershanelerde. Biz de getirdiğimiz yabancı dildeki broşürleri dağıtıyoruz. Allah razı olsun, Nur’un hadimleri burada da faaller. Dönüş Feribotumuz 17.15’teydi.
Sakin, hürriyetin şahane olduğu bu ülkelerde “İslâm adına ne yapabiliriz?” diye müzakere ediyoruz.
(Norveç hatıralarıyla yazımız devam edecek)
Dipnotlar:
1- Habiburrahman Şakir, Tarihçe-i Hayat s. 760.
2- Age., s. 761.