"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şu ölçüleri de kabul etmeyen yanılır

Ali FERŞADOĞLU
03 Aralık 2021, Cuma
Bazıları okuduğu halde Risale-i Nur’un içtimaî, siyasî prensiplerini anlamayabilir ya da kabul etmez ve savrulur. Meselâ Bediüzzaman,

● “Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim.” der. (ESDE, Nutuk, s. 196) Ve ayrıca, “Bir şahsın tehevvüsü için büyük bir daire-i muhita hareket-i mühimmesinden durdurulmaz...” (Kastamonu Lâhikası 220) Bir şahsın gelip geçici nefsi istekleri için meşrûtiyet/demokrasi, meclis, şûrâ, parlamenter sistem durdurulamaz.

● Geri kalmamızın sebebi istibdattır. İstibdat; hiçbir hukukî kanun ve kural tanımadan şahsa veya zümreye dayalı keyfi yönetimdir. Diktatörlük, tek adam yönetimi, yani, “riyaset-i şahsiye.” Şeffaflık, kontrol yoksa, yöneticiler sorgulanamazsa istibdat ve keyfilik hakim olur.  

● “Zaman-ı istibdâdın hâkim-i mânevîsi kuvvet idi; kimin kılıncı keskin, kalbi kâsî olsa idi, yükselirdi. Fakat, zaman-ı meşrûtiyetin zenbereği, rûhu, kuvveti, hâkimi, ağası hak’tır, akıl’dır, mârifet’tir, kânun’dur, efkâr-ı âmme’dir; kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir.” (Münâzarât, s. 33) İşte, bu ve benzeri ölçüleri okusa da anlamayan, anlasa da uygulamayan yanılır, yanıltır, savrulur!  

“Üstad” dedikleri halde bunu kabul etmeyenler yok mudur? Bedenen burada, zihnen eski zamanın kuytularında! Meşveret, demokrasiyi hazmedip sindiremediklerinden şahıs ve zümre istibdadını kurtuluş çaresi görüyor; keyfi işler yapanları alkışlıyorlar! Oysa, “Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyetin bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdat, mutlak keyfî olur.” (Emirdağ Lâhikası-II, s. 492)  

Bugün 1930’ların istibdadı, keskin kılıcı, kalp katılığı dayatılıyor! Bu çemberi kırarak ve demokrasi zembereğini kurup istibdada cephe almalıyız. Riyaset-i şahsiyeye, keyfiliğe değil; hakka, haklıya, akla, kanuna, hukuka sahip çıkmalı.  

Risale-i Nur’un içtimaî, siyasî temel meslek ve meşreplerinden birisi meşrûtiyeti talep etmektir. Zira, “Meşrûtiyet hâkimiyet-i millettir; siz dahi hâkim oldunuz. Umum akvâmın sebeb-i saadetidir; siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvâk ve hissiyât-ı âliyeyi uyandırır; uyku bes, siz de uyanınız. İnsanı hayvanlıktan (güdülmekten) kurtarır; siz de tam insan olunuz. İslâmiyetin bahtını, Asya’nın tâliini açacaktır. Size müjde. Bizim devleti ömr-ü ebedîye mazhar eder. Milletin bekâsıyla ibkâ edecek; siz daha me’yus olmayınız.” (Münâzarât, s. İnternet, 23) 

Okunma Sayısı: 1229
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı