Yapılan araştırmalar, suya olumlu yaklaşım kristallerini düzgünleştirirken; negatif, şükürsüz ve nankörce yaklaşım bozuyor. Bu, bitki, hayvan ve insan için de geçerlidir.
Japonya’da depremden önce, “mimoza” çeçiğinin yapraklarını kapatarak eğdiği; laboratuvar deneyinde de tesbit edilmiştir. Yüksek voltaj elektrostatik üretici üzerine konulmuş Van de Gaff (mimoza), yapraklarını kapatarak eğildi. (Doç. Dr. Ülkü Ulusoy, Prof. Dr. Motoji Ikeya, Deprem Habercisi Olaylar ve Bilimsel Yorumlar, s. 29)
Bundan hareketle, “müsbet /olumlu-menfi/olumsuz duygu, yaklaşımlarla; teşekkür ve tekrar nimete kavuşma” arasında derin bir etkileşim olduğu söylenebilir. Enerji yayan teşekkür müsbet bir yaklaşımdır ve ni’meti arttırır. Şükür merhameti ve tekrar verme hissini çeker.
Bizi sayısız ni’metlerle donatan Mün’im-i Hakikî, “Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi arttıracağım...” buyurmuyor mu? (İbrahim Sûresi, 7) İnsanlar arasında da böyle değil mi? Teşekkür eden; tekrar ikram ve ihsanlara mazhar olmaz mı?
Kendi tecrübelerimizle sabit değil mi? Birisine ikramda bulunduk. Teşekkür yerine, nankörce inkâr eder ve hafife alırsa ne yaparız?
Ni’metleri inkâr edenler, yâni teşekkür etmeyenler; maddî imkânların, refahın doruklarında oldukları; çok leziz ve bol bol yemekler yedikleri halde hakikî lezzet alamıyorlar. Kimisi, yemek lezzeti ve zevkini tadabilmek için midesindekini zorla çıkarıyor ve tekrar yiyor-içiyor... Ama, yine aradığını bulamıyor! Çünkü, ni’met ve lezzet şükür ister. Şükür görmeyince gider. Gerçek zevk ve lezzeti mi istiyorsunuz? Öyle ise, meşrû dairede kalınız, şükrediniz ve önce duygularınızı doyurmaya bakınız...
Kimi zaman, ni’met bol olduğu halde şükürsüzlük; o nimetin kimyevî yapısını bozar; lezzetsizliğe, doyumsuzluğa, tatminsizliğe sebep olur. Çünkü, şükür ve iyi niyet bir maya gibidir.
Dünyada dahi azap çekmemizin müsebbibi biziz. Bu ince hakikat, Kur’ân’da, “Eğer siz imân eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir. (Nisa Sûresi, 147)
Bir mü’minin hayatı sıkıntılar içinde geçmesine, fakr-u zarûret içinde kıvranmasına rağmen kuru bir soğandan lezzet alıp Cennet hayatı yaşamasının sebebi; Allah’ın sayısız ikramlarına karşılık şükür ve hürmetle mukabele etmeye çalışmasından değil mi?