Bir okuyucumuz, 18.6.2024 yazımıza, “İsrail güçten anlar. Askerî açıdan güçlü İslâm ülkeleri masaya yumruğunu vurursa geri adım atacaktır. Askeri ve teknolojik üstünlüğü kafirlerden almak gerekiyor” yorumunu yaptı.
Doğru. Lâkin, teknolojiyi ele geçirmek için önce sıradan değil, hakiki okumak, fikir, tefekkür, araştırma ilim, zikir gerekir. Zira, “Herbir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile (Allah’ın dinini yüceltmek, yaymakla) mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar.”1 Maddeten terakki, teknolojik gelişme demektir. Bu da fen ve sosyal, manevi ilme, yani imâna bağlıdır.
Cihad-ı teknoloji ve ilim için önce, “cihad-ı mânevî”, yani, iman, ilim ve “Evvela nefsini ıslâh etmek”2 gerekir. Zira, “Bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla tekemmül etmek”3 yani, istidat ve kabiliyetlerimizi geliştirmek için gönderildik. Nefsimizi terbiye etmek imâna bağlıdır. İlim ve ma’rifetü’nefs, yani, nefis terbiyesi, yani, ruh ve duygularımızın inkişafı ile mümkündür. Cihad-ı manevi ile imanda terakki etmeyen bir ferd, aile ve toplum, cihad-ı maddiyeye de muvaffak olamaz. İlim ve teknolojik olarak güçlü olandan alınacak silahlarla onlar mağlup edilebilir mi? Zaten hadis bizi, “madde ile, siyasetle” değil, mana ve ahlak ile hareket etmemizi tevsiye eder: “O zamana yetiştiğinizde, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak mânevî kılıç hükmünde i’câz-ı Kur’ân’ın nurlarıyla mukabele edilebilir.”4
Her mimarî yapının, her işin arkasında bir “plân, program ve düşünce” vardır. “Kayyum” ismine mazhar olan rûhtur, mânâdır. Meselâ, insan önce bakmak, gitmek ister; sonra baş, gözlerini çevirir; ayaklarına komut verir, kalkar vs. İslâm dünyasının zenginleşme ve medenîleşmesi ve teknolojiyi ele geçirmesi, “mânâ”, yâni, “imân” ve “ibâdet” ve “ahlâk” olacağı açık. Esmâ-i Hüsnâ da, “ilim, tefekkür, sanat ve teknolojiyi” gerektirir. “İbâdetle vicdânî ve aklî olan imâni hükümler terbiye ve takviye edilmezse, eserleri ve tesirleri zayıf kalır. Âlem-i İslâmın bugünkü hâli buna şahittir. Ve keza, ibâdet dünya ve âherit saadetlerine vesîle olduğu gibi, maaş ve maade, yâni dünya ve ahiret işlerini tanzime sebeptir ve şahsî ve nev’i kemâlâta vasıtadır.”5
Aklı, vakti, nakdi, “oyun, siyaset, maddeye” değil; imân, ilim, ibâdet ve ahlâka yatırmalı.
Dipnotlar:
1-Divan-ı Harb-i Örfî, s. 64.; 2-Kastamonu Lâhikası, s. 13.; 3-Sözler, s. 285.; 4-Tarihçe-i Hayatı, s. 131.; 5-İşâratü’l-İ’câz, s. 140.