Ortalıkta görünmeye arkadaşa, “Nerelerdesin birader!” sorusuna, “İkinci bir iş buldum, evi yenilemem lazım!” dedi. Bir diğeri, “Arabamı yenilemeliyim, borç verebilir misin?” Öbürü, “Hanım sıkıştırıyor, koltukları yenilemeliyiz!” diye serzenişte bulundu.“Hayrola, eski gözlüklerin güzeldi!” deyince, “Numaralar büyüdü, yakını da uzağı da göremiyordum, yeniledim!”
Elbiselerimizi, bilgisayarlarımızı, vs., vs, yenilemek zorundayız.
Her şeyini yenileyen Müslümanlardan bazıları, iman esaslarını değil yenilemek, ne olduklarını bile bilmiyor! Halbuki, iman ilmini öğrenmeli ve yenilemeliyiz! Zira, İman esaslarının inkâr edilip ateizm, deizm gibi tüm felsefik akımların ve Hz. Adem’den (as) kıyamete kadar tüm kavimlerin kötülük ve ahlaksızlıklarının birleşip hüküm sürdüğü dehşetli bir zaman dilimindeyiz.
Bunun yanında nefis ve şeytan imanımızı top ateşine tutup gedikler açıyor. Evet, tüm felsefik akımlar doğrudan doğruya imanın köklerine/erkânına şiddetli ve cemaatli bir surette taarruz ediyorlar. Öyle ise, çok deliller ve parlak bürhanlar ile imanın ispatına, tahkikine, muhafazasına çalışmak gerekir.
Bunun içindir ki, Kur’an’da mealen, “Ey iman edenler, iman ediniz!” (Nisa Suresi 136.) diye vurgulanır. Peygamberimiz de (asm), “İmanınızı ‘La ilahe illallah’ ile yenileyiniz” (Müsned, 2:359; vd.) buyurduklarına göre, ilmimizi, bilgimizi, imanımızı yenilemeliyiz. Yani, tevhid hakikatleri, kainatta müccesem olarak yansıyan hallerini tefekkür ile yenileniniz!
Ayrıca, hergün yeyip-içmekle hücrelerimizi yeniliyoruz, yeni hücrelere de yeni iman aşılamalı: “İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüt ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır… Hem insanda bu taaddüt ve teceddüt olduğu gibi, tavattun ettiği âlem dahi seyyardır. O gider, başkası yerine gelir. Daima tenevvü ediyor, hergün başka bir âlem kapısını açıyor. İman ise, hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır. ‘Lailahe illellah’ ise, o nuru açar bir anahtardır. Hem insanda madem nefis, hevâ ve vehim ve şeytan hükmediyorlar; çok vakit imanını rencide etmek için, gafletinden istifade ederek, çok hileleri ederler, şüphe ve vesveselerle iman nurunu kaparlar.
“Hem zâhir-i şeriate muhalif düşen ve hattâ bazı imamlar nazarında küfür derecesinde tesir eden kelimat ve harekât eksik olmuyor. Onun için, her vakit, her saat, hergün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır.” (Mektubat, s. 319.)
Eski püskü arabalar ve bilgilerle hedefe ulaşamayacağımızı anlıyor ve yeniliyoruz; ya eski iman bilgisiyle nereye? Risale-i Nur, baştan sona tecdid-i iman dersleridir!