"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

YEP’te, ekonomik büyüme ve cari denge ilişkisi

Ali İhsan Kayalar
05 Ekim 2019, Cumartesi
Geçtiğimiz hafta başında Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak tarafından eski adıyla Orta Vadeli Program olarak da bilinen Yeni Ekonomi Programı (YEP) açıklandı.

Her ne kadar Türkiye’de ekonomi programları artık işlevini yitirmiş olsa da program Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 3 yıllık yol haritasını teşkil ediyor.

YEP’in, IMF’nin ülke ziyareti kapsamında hazırladığı sonuç bildirgesinden sonra kamuoyuna açıklanmış olması, içeriden ve dışarıdan Türkiye ekonomisinin nasıl göründüğüne ilişkin bir karşılaştırma yapabilmemiz açısından önemli.

Öncelikle YEP, IMF ve ekonomistlerin kahir ekseriyetinin değerlendirmelerinin aksine, içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların aslında bir başarı hikâyesi olduğunu iddia ederek başlıyor. YEP’e göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı hızlı ve etkin karar alma mekanizması sayesinde hem enflasyonda hem de cari işlemler açığında önemli bir iyileşme sağlanmış, iç ve dış dengelenme birlikte gerçekleşmiş.

Ancak YEP, bu “dengelenme”nin ne pahasına gerçekleştiğini açıklamaktan imtina ediyor. Öyle ki 2018 yılında yüzde 2,8 büyüyen Türkiye ekonomisi, 2019 yılının ilk yarısında “ılımlı bir toparlanma” sergiliyor. Fakat metinden neye göre bir “toparlanma” olduğunu okuyamıyoruz, çünkü raporda 2018 yılının ikinci yarısında resesyona girdiğimizden söz etmiyor. Teşhis doğru konulmadığı ve ekonomideki sıkıntılar kabul edilmediği için de politika tavsiyelerinin anlamsız, geleceğe yönelik tahminlerin de tutarsız olması şaşırtıcı değil.

Bu tutarsızlıklar arasında belki de en göze çarpanı 2020’den itibaren büyüme oranının yüzde 5’e yükseleceği, buna karşın cari işlemler açığının GSYH’ya oranının 2020’de yüzde 1,2’ye, 2021’de yüzde 0,8’e düşeceği, 2022’de ise tamamen sıfırlanacağı tahmini. Türkiye ekonomisini az da olsa takip edenler, Türkiye’de ekonomik büyümenin beraberinde önemli bir cari açık getirdiğini bilir. Bunun sebebi ise açık, tabiî kaynak fakiri bir ülke olarak, başta enerji olmak üzere üretimde kullandığımız ara mallarını büyük ölçüde dışarıdan ithal etmek durumundayız.

İhracat tarafında ise katma değerimizin düşük olması, yüksek aramalı ithalatımızı kompanse edemiyor. Dahası, küresel enerji fiyatlarındaki yüksek volatilite ithalat faturamızın öngörülebilirliğini de sınırlıyor. Turizm ve diğer hizmet gelirlerinin de potansiyelimizin çok altında olduğunu hesaba kattığımızda cari açık önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Nitekim iktisatçılar tarafından yapılan birçok çalışma, Türkiye ekonomisinin yüzde 4,5-5 olarak hesaplanan potansiyel büyüme oranında yüzde 4 ila 5 arasında bir cari açık vermesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Aşağıdaki grafikte 1998-2018 yılları arasında söz konusu ilişkiyi çok net bir şekilde görmekteyiz. Grafiğin yatay ekseninde büyüme oranı, dikey ekseninde ise cari işlemler dengesinin GSYH’ya oranı yer alıyor. Grafikte noktalar her yıl için gerçekleşen büyüme oranına karşılık gelen cari dengeyi, düz çizgi ise bu ilişkinin trendini gösteriyor. Grafikten net bir şekilde görüleceği gibi Türkiye ekonomisinde tarihî olarak yüksek büyüme, yüksek cari açıkla birlikte gerçekleşiyor. 1999-2018 yılları arasında ortalama büyüme yüzde 4,7 iken, aynı dönemde cari açığın GSYH’ya oranı ortalama yüzde 3,9 olarak gerçekleşmiş. Küresel krizin etkilerini ayrıştırmak için 2009 yılı öncesi ve sonrasına baktığımızda ise bu ilişkinin 2009 yılı sonrasında daha da güçlendiğini görüyoruz. 2009 yılı öncesinde ortalama yüzde 4,1’lik büyüme, ortalama yüzde 2,9 cari açığa sebep olurken; 2009 yılı sonrasında ortalama yüzde 6,4’lük büyüme, ortalama yüzde 5,3’lük cari açığa yol açmış.

Sözün özü uzun vadeli ve sancılı bir yapı dönüşümü süreci yaşamadan, ekonomik büyüme ve cari denge arasındaki bu negatif ve güçlü ilişkiyi kırabilmemiz pek mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla, cari dengede son 1 yıldır yaşanan gerilemeyi “dengelenme”den ziyade ekonomik durgunluk neticesinde iç tüketimin ve yatırımların zayıflaması olarak değerlendirmek daha doğru bir teşhis olacaktır. YEP’teki politika tavsiyelerine baktığımızda ise bu ilişkiyi kıracak ya da zayıflatacak bir politika bulmak güç.

Okunma Sayısı: 1384
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı