Şimdiye kadar bu sütunlarda genellikle bestekârlarımızın hayatlarından bahsedip, tanıtmaya çalıştık. Bu yazımızda ise bir şâirimizi kısa da olsa tanımaya çalışacağız. Sadece bir şâir değil aynı zamanda çok iyi bir mûsikişinas ve devlet adamı olan Yahya Kemal’i. Geçtiğimiz Salı, yani 1 Kasım günü şairimizin vefat yıldönümü idi.
Ahmed Âgâh, 1884 yılında Üsküp’te doğmuştur. Daha sonra Yahya Kemal olarak değişecek bu isme soyad olan Beyatlı ise dedelerinden Şehsüvar Paşa’nın kelime karşılığı olması hasebiyledir. Kanunî Hacı Arif Bey idaresindeki klâsik Türk Musikisi icralarını dinleyerek kuvvetli bir müzik kültürü edinmiştir. Üniversite ve okullarda dersler vermiş, gazetelerde başyazarlıklar yapmıştır. Lozan Konferansı murahhas üyeliğine seçilmiş, milletvekilliği ve elçilik görevlerinde bulunmuştur. Kendi Gök Kubbemiz, Aziz İstanbul, Eski Şiirin Rüzgâriyle, Rubailer gibi daha birçok kitap yazmıştır. 1 Kasım 1958 de İstanbul’da Cerrahpaşa Hastanesi’nde vefat etmiştir. Cenazesi büyük bir halk kitlesi tarafından törenle kaldırılarak Rumelihisarı yolundaki kabristana defnedilmiştir.
Yahya Kemal şair ve fikir adamlığı yönü ile edebiyatımızda hak ettiği özel yeri almasının yanı sıra onu en çok hatırlatan diğer bir tarafı da hafızalarda yer eden şarkıların şiirlerini yazmış olmasıdır. Özellikle Münir Nureddin Selçuk’un bestelediği şarkıların bir çoğunun şiiri ona aittir. Aziz İstanbul, Dönülmez Akşamın Ufkundayız, Kandilli Yüzerken Uykularda, Hafızın Kabri, Endülüste Raks gibi unutulmaz Münir Nureddin bestelerinin şairi Yahya Kemal Beyatlı’dır. Türk Musikisinde Yahya Kemal–Münir Nureddin birlikteliği kalitenin, estetiğin, sanatın buluştuğu bir mükemmel uyumun adı olmuştur. Vefatının 53. yılında merhum şairimizi rahmetle anıyoruz.
Ezansız Semtler / Yahya Kemal Beyatlı
Ramazan sevincini ‘’Atik valde’ den inen sokakta‘’, bayram namazı kılmanın mutluluğunu ‘’Süleymaniye’de bir bayram sabahı‘’ ve musîkimizin değerini ‘’Eski musîkimiz‘’ şiirlerinde Yahya Kemal’den okumak ayrı bir güzeldir .
Bence ‘’biz’’i anlatan en güzel yazılardan biridir Yahya Kemal’in ‘’Ezansız Semtler’i’’. O günlerin Şişli’si Moda’sı ile bugünki arasında aslında çok fark olmadığını düşünüyorum. En basitinden Şişli’de yıllardan beri ikinci bir cami inşa edilmemiştir meselâ. Taksim’de bir cami yapımını gündeme almak bile siyasiler için başlı başına bir cesaret konusu olmuştur her zaman. Teşvikiye, Nişantaşı hakeza. Gelin o günlerin İstanbul’una Yahya Kemal’in kalemi ile bakıp ‘’Ezansız Semtler’in ruhlara verdiği acıyı bir nebze olsun hissetmeye çalışalım:
‘’…Kendi kendime diyorum ki: Şişli, Kadıköy, Moda gibi semtlerde doğan, büyüyen oynayan Türk çocukları milliyetlerinden tam bir derece nasip alabiliyorlar mı? O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, Ramazan ve kandil günleri hissedilmez. Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rüyasını nasıl görürler?
İşte bu rüya çocukluk dediğimiz bu Müslüman rü’yasıdır ki bizi henüz bir millet halinde tutuyor. Bugünkü Türk babaları havası ve toprağı Müslümanlık rü’yası ile dolu semtlerde doğdular. Doğarken kulaklarına ezan okundu. Evlerin odalarında namaza durmuş ihtiyar nineler gördüler. Mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinden okunan Kur’ân’ın sesini işittiler. Bir raf üzerinde duran Kitabullah’ı indirdiler, küçücük elleriyle açtılar, gül yağı gibi bir ruh olan sarı sahifelerini kokladılar. İlk ders onlara besmeleyi öğrendiler. Bayram namazlarına babalarının yanında gittiler. Camiler içinde şafak sökerken Tekbir’leri dinlediler. Bugünün çocukları büyük bir ekseriyetle yine Müslüman semtlerinde doğuyorlar, büyüyorlar, eskisi kadar derin bir tahassüs ile değilse bile yine Müslümanlığı hissediyorlar. Fakat fazla medenileşen üst tabakanın çocukları ezansız yeni semtlerde alafranga terbiye ile yetişirken Türk çocukluğunun en güzel rüyasını göremiyorlar. Ah! Büyük cedlerimiz. Onlarda Galata, Beyoğlu gibi Frenk semtlerine yerleşirlerdi. Fakat yerleştikleri mahallerde Müslümanlığın nuru belirir, beş vakitte ezan işitilir; asmalı minare, gölgeli mescid peyda olur; sokak köşesinde bir türbenin kandili uyanır, hasılı o toprağın köşesi imana gelirdi. Medenileştikçe Müslümanlıktan çıktığımızı tabi ve hoş gören eblehler uzağa değil, Balkan devletlerinin şehirlerine kadar gitsinler….
Bir beste
Rindlerin Akşamı
Şiir: Yahya Kemal Beyatlı
Beste: Münir Nureddin Selçuk
Makam: Segâh
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç.
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece
Guruba karşı bu son bahçelerde keyfince
Ya şevk içinde harâb ol ya aşk içinde gönül
Ya lâle açmalıdır göğsümüzde yahud gül.
Gönülden dile...
‘’Çok insan anlayamaz eski mûsıkîmizden,
Ve ondan anlamıayan bir şey anlamaz bizden.
Açar bir altın anahtarla ruh ufuklarını
Hemen yayılmaya başlar sâda ve nur akını. ‘’
Yahya Kemal Beyatlı