Rabbimize binlerce şükür, İbrahimî bir bayramı bir kez daha lütfeyledi, yaşadık.
Ömrü olan mü’minlere nice bayram olacak; hanelere huzur âlûd sevinç, neşe dolacak.
Lütfedilen her günümüz birbirinden farklı renkler içinde.
Toplum hayatında, ruh dünyamızda, aile içinde olduğu gibi; memleketin dokusunda da eksik gedik, problemler bitmiyor. Bir cihette olması da gerekli; tâ ki ikaz etsin, yönümüze yöneltsin.
Hani, Risale-i Nur’da, “Her şey zıddıyla bilinir” (Lem’alar, 210) deniyor ya, işte, hadisat da o manayı gönlümüze nakşetsin.
Hayat, hareket ve faaliyet; yani, bir aksiyon değil mi?
Hâl böyle olunca, hayatın lezzetini, aksi yönde hadiseler belirliyor. Şiddetli geçen bir kış, ısınma ihtiyacını; karanlık bir gece, ışığa olan ihtiyacın derecesini; sıcak yaz günleri de, nesimin lezzetini belirlediği misillu…
Sabreden, işin arka yüzünü fark eden, tevekküle sarılan sıkıntıya takılmaz; vara yoğa, silik söze aldırmaz.
Belki, “Söz de nereden çıktı” diyebilirsiniz.
Evet, “Söz”, ya!
Söylenenler, söyleyene şamildir.
Ne yapalım?
Ülke bizim, bayram bizim, seyran bizim; seyran eden insan, bizim.
Bu insanlar, bu günlerde, yas tutacak değil ya!
Esasen, iki bayram dışında, bayram tadında ne çok gün var, gece var.
Cenab-ı Hak gönülleri mamur etmek, âbidini mesrur etmek, sevaplara gark etmek için lütfeylemiş bayramı, bayram olan zamanı. Öyleyse, biz de, her şeyin güzel tarafına bakıp, bu günlerin rahmetini O’nun için yaşarız.
Günler, “îd” renginde günlerimiz olmalı; gönle sürur, ruha huzur dolmalı.
Hayatın renklerindendir ki, pek çok kimse burada emel-elem birçok duygu taşıyor; hüccac ise, orada, Haccetmenin sevinciyle coşuyor.
Demek Güneş, her insana farklı yönden doğuyor!
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin, şiirinde;
“Bülbül güle karşı zâr
Pervaneyi yakmış nâr
Her kulun bir derdi var
Bana Allah’ım gerek”
dediği gibi, herkesin bir dünyası, dünyalardan bir dünyaya da bir penceresi var.
Saygıdeğer kârilerim!
Nice bayramınız, “bayram”; günleriniz “seyran” olur, inşallah.