"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Zulme rıza zulümdür”

Ali Rıza AYDIN
01 Mayıs 2025, Perşembe
Dünya ülkeleri ve bu ülkelerin istisnasız bütün liderleri, görmek istemediklerini görmemek için gözlerine at gözlüğü takmış durumda.

Bu duruş biçiminden bizler de müstağni değiliz.

Sergilenen ve seyredilen çirkin manzara savaş filan değil, düpedüz soykırım; düpedüz, İslâm beldeleri mezbahaya dönüştü!

Bu mazlum ve mağdur insanların başına gelen felâketin bir gün olup bizim başımıza gelmeyeceğini kim garanti edebilir?

Onların açlığını ah vah edip seyrederken, Allah (cc), lütfedip verdiği bunca nimeti elimizden alıverse hâlimiz ne olur?

Dolayısıyla, -âlim olsun, zalim olsun- hiç kimse, hiçbir şeyine güvenmesin.

Dillerdeki hamaset, hamaset olmaktan çıktı; allı pullu palavraya dönüştü.

Âlemlerin Rabbi, bize, “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” buyuruyor. Hendek veyahut Uhud Savaşı esnasında inzal olduğu rivayet olunan ayetin devamında ise, Müslümanlara; “Yokluk ve sıkıntı onlara öyle dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler; ‘Allah’ın yardımı ne zaman!’ dediler.”1 deniyor.

Gazze halkı garip, mahzun; memleketi harab hâlde iken, kardeşleri (!) gece gündüz sefada.

Bunu biz de görüyoruz, bizi Yaratan da.

El-Basîr, her şeyi her yönüyle eksiksiz görüyor ve soruyor:

“Size ne oldu da Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bir yardımcı yolla!’ diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğruna savaşmıyorsunuz!”2

Ayet, Medine’ye göç edemeyen, zalim, müşrik Mekkelilerden büyük işkence görmüş, cefalar çekmiş ve Allah’a iltica ederek O’ndan yardım göndermesini dilemiş Müslümanlara işaret etmekle beraber; dünyanın neresinde olursa olsun, zulüm ve haksızlığa uğramış çaresizlere Müslümanların yardım etmesini ve gerekirse onların uğrunda -maddî manevî vasıtaları kullanarak- savaşmalarını istemektedir.

Bu talebi, insaf ile, duyan var mı acaba?

Cahiliye döneminde görenek belâsına, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek ne ise; Müslüman Gazze halkını, siyaset belâsına, İsrail Yahudîsinin insafına terk etmek de odur. Yani diri diri, ağıt figân; aç susuz, uluorta meydanlarda hayat memat bırakmak da, o vahşetin asrîsi!

“Açım” diyene, ekmek; “yandım” diyene, su; “neredesiniz” çağrısına, “geldim kardeşim” diyecekler nerede?

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez”3 hadis-i şerifinden yüz çeviren herifler; şunu, bilin:

“Zulme rıza, zulümdür.”4

Cenab-ı Hak, “Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur”5 demiyor mu Kitapta?

Kafaların kumdan çıkma zamanı, geldi de geçiyor bile.

Ardı ardına baş gösteren helâketler, felâketler başta olan başlara, apaçık bir ihtardır!

Umulur ki, anlarlar.

Dipnotlar:

1- Bakara Suresi: 214.

2- Nisa Suresi: 75.

3- Buhari, Mezalim 3; Müslim, Birr 58.

4- Kastamonu Lâhikası, s. 160.

5 -Hûd Suresi: 113.

Okunma Sayısı: 452
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı