Bugün, Arefe. Kurban Bayramından önceki gün; hüccâcın Arafat’a çıktığı; Yunus’un, “Arafat dağı bizim dağımız. / Anda kabul olur duamız”1 mısralarıyla vasfettiği ve gözyaşlarının sel olduğu; ibadeti kabul olan hacıların, anasından doğduğu günkü gibi sâfiyete mazhar olduğu müstesna bir gün Arefe.
Cebrail’in (as), Hz. İbrahim’e (as) haccın nerede ve nasıl yapılacağını öğretirken Arafat’a geldiklerinde ona, “Arefte?” (Anladın mı, tanıdın mı) diye sorması, onun da “Areftü” (anladım, tanıdım) demesinden dolayı buraya Arafat; Peygamberimizin (asm) “Hac Arafat’tır”2 buyurduğu; haccın rükünlerinden biri olan Arafat vakfesinin yapıldığı Zilhicce ayının dokuzuncu gününe de (bugün), Arefe denildiği kaynaklarda yer almaktadır.
Her ne kadar Arafat’ta bulunanların sevap grafiğine ulaşamasak da, hacıların Rabbi olan Mevlâ’mız, “Rabbü’l-Âlemîn” olması itibarıyla, kendisi burada, gönlü orada olan biz kullarına da, sevap kazanma fırsatları bahşetmiş. Meselâ:
Arefe günü Sabah namazının farzından sonra başlayıp, bayramın dördüncü günü İkindi namazının farzından sonrasına kadar okuduğumuz ve sözleri “Allâhü ekber, Allâhü ekber; lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” olan Teşrik Tekbirleri;
Yine Arefe günü, Bediüzzaman’ın çok önem verdiği ve hem kendisi okuyup hem de bizlere tavsiye ettiği müstahsen bir İslâm âdeti olan, bin İhlâs-ı Şerif okumak, bahşedilen fırsatların önde gelen ikisi.
Bayram günleri ve geceleri okuyacağımız Kur’ân, Cevşen; tesbihler, tehliller, hamd ve salâvatlar da bu yüksek kazanç cümlesinden olan uhrevî gayeler, gayretler, çalışmalar olup; zayi edilmemesi gereken önemli kazanç fırsatlardır.
Başka?
Kırgınlıkları dargınlıkları bir kenara bırakıp, gönüllerdeki çatlakları seplemek; elimize geçen şu mübarek günler hürmetine kardeş olmak, kardeşliğin hukukunu korumak.
Daha başka?
Gülümsemek.
Güler yüzün giremediği gönül, açamadığı kapı yok. Bu itibarla çehreler “bayram” etmeli, bayramlarda. İnsanların ruhuna tatlı bir nesim olarak esmeli tebessümler.
Yapılacak ne yok ki? Yeter ki sen yap!
Çünkü bu günlerde dayanışmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, velhasıl; yakınlaşmayı netice veren birçok güzel fırsatlar var.
Ana baba ve sair büyüklerimizin gönüllerini hoş etmek hem âdâb, hem de ameldir.
Fakire fukaraya, garibe gurabaya ikramda, ihsanda bulunmak.
Allah’ın (cc) rahmetine sığınıp, birbirimize; Gazze’deki mağdur ve mahzun kardeşlerimiz başta olmak üzere, muhtaç olan bütün mümin ve müminata Arafat’ta yapılan müstecâb dualar hürmetine can u gönülden dua etmek, Yaradan’a yakarmak İslâmî ve insanî bir vazifedir.
Yâ İlâhî!
Kurban olacak canların, affettiğin kulların hatırına bizi de bağışla!
Yâ Rabbi!
Şu mübarek günler hürmetine açlıktan, kıtlıktan, selden, yelden, yangından, depremden, savaştan; her türlü âfât-ı arziye ve semaviyeden bizi, ıyalimizi, ihvanımızı, sevdiklerimizi ve bütün müminleri muhafaza; maruz kaldıkları musibetleri de başlarından def’ eyle! Âmin.
Karilerim, Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Dipnotlar:
1- F.K. Timurtaş, Yunus Emre Divanı, 179.
2- Ebu Davud, Menâsik, 68; İbni Mâce, Menâsik, 57.