"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yanıltıcı duygular

Ali Rıza AYDIN
17 Mart 2022, Perşembe
Doğru bildiğimiz yanlışlar, yanıldığımız inanışlar, hata yüklü davranışlar o kadar çok ki, çoğu zaman kendi kendimizin; kendi sıkletimizin altında kalıyoruz.

Mahiyetinin ne olduğunu defalarca dinlediğimiz, birçok kere okuduğumuz hatta şahit olduğumuz hâlde kastedilen mesajı alamayıp, hayatımızı harap eden duygularımız var. 

Bunlardan biri, Tevehhüm-i ebediyet.  

Yani, sonsuzluk kuruntusu… 

Bu duygudan dolayıdır ki, şu dünyanın fanî olduğundan; adımızın Ahmet Mehmet olduğundan emin olduğumuz gibi emin olduğumuz hâlde, bir türlü, baki hayata müteveccihen ciddi gayretimiz olmuyor ya da olamıyor. 

Elimize geçen çok kıymetli hakikatler iz bırakmıyor; zihnimizden uçup gidiyor. 

Malayani şeylerle meşguliyet, istiap haddine ulaşıyor ve bu yüzden, ciddi şeylere zihnimizde yer bırakmıyor. 

Bunda, bu anlayış biçiminde bir gariplik yok mu? 

Risale-i Nur’da “Eyvah!  Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik”1 denildiği ve ebedî zannedilen bu tevehhüm sebebiyle de, ömrün, bir rüzgâr gibi uçup gittiği ifade edilmektedir. 

Kör olası nefsimiz, bir türlü çizgiye girmiyor; adım adım yaklaşan, yolculuğu görmüyor. 

Bizi yanıltan duygularımızın bir diğeri ise, tûl-i emel. 

Emellerimizin uzunluğu; dünya hayatının ve içindekilerin geçiciliğine rağmen dünyaya ait işlere karşı bitmek, tükenmek bilmeyen arzularımız, isteklerimiz! 

Ne yazık ki bütün hesaplarımızı dünyaya göre yapıyoruz. Öyle ki, ömrü bile aşabilecek derinlikte emellere, hayallere; yıllar sonrasına dair planlara sahibiz.   

Gelgelelim, hayat çabuk geçiyor.  

Bunların birçoğu ya olmayacak ya da sana yâr olmayacak.  

Her şey gibi emellerde, bu dünyada kalıyor; kalanlarsa, kalanın, sevdasına dalıyor. 

Anlaşılan o ki: ölümü, -dünya ukba- her yönüyle anlamaya muhtacız. 

“Ölüm gelip çatmadan evvel, şehevanî ve nefsanî hislerinizi terk etmek suretiyle bir nevi ölünüz”2 hadis-i şerifini iyi anlamaya ve mucibince yaşamaya muhtacız. Hatta buna mecburuz. 

Çünkü gün, bugün; an, bu an! 

***

Bilvesile Berat Kandilinizi tebrik eder; bu gecenin, berâetinize vesile olmasını Cenab-ı Haktan dilerim.  

Dipnotlar: 

1- Said Nursî, Sözler. 193. 

2- El-Aclûnî, Keyfü’l-Hafâ, 2: 29. 

Okunma Sayısı: 1546
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman ALIÇ

    17.3.2022 11:49:31

    Teşekkürler Ali Rıza Abi çok hakikatlı bir konuya temas etmişsiniz, Niyazi Mısrının dediği gibi; "Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere, Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber" Kör olası nefis bizleri her şeyden bihaber olarak aldatıp duruyor. Rabbim her an uyanmayı ve uyanık olmayı nasip eylesin

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı