Vakit hayli geçmişti.
İki bir saatine bakıyordu;
Burada buluşacaklardı.
Kâh terliyor kâh üşüyordu.
Yavaş yavaş ölüyordu şehir.
{Çok da severdi bu ölümleri!}
Hele tenhalıklardaki...
Hele şehrin ölü yanlarını...
Saatine yine baktı;
Başını gezdirirken şöyle...
Birdenbire bir ay; ay, ay, ay!
Yeni doğuyordu!
Bir tebessüm oturdu yüzüne.
Tedirginliği bitti birden.
Şehir telâşeyle akıyordu hâlâ.
kimsenin pek aya baktığı yoktu.
Saatini çıkarıp cebine koydu.
Bir not yazdı: "Seni bekliyordum; ay gördüm birden!
Ay görmemişin biri gibiydim.
Daldım, kaldım öylece...
Sana ay aydınlık geceler diliyorum;
Belki de ağlayacaksın; biliyorum.
Sana bir ay hatırası bırakıp gidiyorum.
İyi ki geç kaldın; belki de!
Artık hilalay, yarımay, dolunay...
Aysız geçirme gecelerini!
Bir aşk gibi vaktinde parlar ay.
Sen de doğ bir geceye;
Vakti/n/de!
***
Mevsimler
Bütün mevsimler masum bir yüz gibi;
Hırçın ellerin tarumar ettiği...
***
Aşk Tazeliği
Bir su gibi içmek hayatı...
Bir çiçek gibi koklamak...
Duya duya nefeslerimizi...
Adımlarımızın saadetini...
Gökyüzünü kucaklar gibi...
Mevsimlerle göz göze...
Arkadaş gibi kol kola...
Uykudan uyanıklığa koşar gibi...
Ve hep aşk tazeliğinde...
***
Akıp Giden
Zamanlar dantel dantel...
Mekanlar hep yeni adres...
Bir gayret bir heyecan...
Sen... sen nerdesin?!...
***
Yolcu
Gün doğar;
Biz düşeriz yollara.
Yollar; aydınlanır, kararır,
Bizi bağlar yollara.
Her nefes yeni bir dünya...
Yeni bir ülke her adım...
Anladım; bitmeyen bir adım var:
"Yolcuyum!"
Dur durak, oyalanmak; yok;
Gözlerimin içine bakan biri var;
Sus ve duy;
Bir beste; susmayan...
Yolcu-sun;
Uyan!
***
Geceden Sonra
Gecenin gözleri simsiyah...
Simsiyah bir rüya...
Koynunda pırıl pırıl bir sabah...
Gece {denilen} dünyamızın ya rüyamızın;
Sonsuz sabahı sakladığı gibi...
***
Küçük Hikâye/Monolog
Çok şeye ihtiyacımız var:
Gökyüzü başımızın üstünde...
Sarmaşıklar her sabah bizim için açıyor.
Bizim için uçuyor kuşlar.
Elmalar dallarda bizim için kızarıyor.
Say ki neler ha; görmeden geçtiğimiz.
İçtiğimiz bir yudum suyun sonsuz hikâyesi var.
Ve bir kaşık telâşe suyunda boğulanlar...
Çok şeye ihtiyacımız var.
Kazanamayız rüzgâr serinliğini;
Tefekkür yağmuru olmalı gözlerimiz.
İşimiz farkına varmak yani...
Deli gibi koşmalarımız hayra alâmet değil.
Ne çok unutarak kendimizi...
Mal mülk sevdâsıysa nefes nefese...
Nereye bu telâşla nereye?
Bugün yarın gidiyoruz burdan.
Ölümün susmayan sesindesin.
Çok şeye ihtiyacın var.
Gökyüzünü, kar tanesini yaratamazsın;
Sakin ol!
Kalbinde bir şarkı var daima;
Yavaşla, dur, dinle;
Ne derlerse derler;
Konuş biraz kendinle!