Hakikat tektir amma renk renktir!
*
Gel konuşalım;
Bildiğimiz/ bilmediğimiz şeylere dair;
Açalım yeni pencereler vesair!
*
İsrafın adını koydum ne zamandır: kanser. Şu bizi yiyip bitiren şey... Bu yaşta ailesinin eli hâlâ üstünde olan birisi olduğumu da diyeyim. Bunca diploma-m o anlamda işe yarardı belki; bu israf/savurganlık/saat başı değişen kaldırımlar/Osmanlı ağaçlarını dipten budayıp ithal fidan dikmeler/millete ait neleri ona buna peşkeş çekmeler/üç beş günlük lâle bayramları, vesaireleri olmasaydı! Vergiler/imin nereye gittiğini sorabileceğim bir yer bilsem; ah!
*
...acıyordu...
...ve...
Üflemiştin;
Geçer, geçecek;
Değil mi anne!
*
Esmâ Okuyucusu;
Adımız, soyadımız;
Nakış nakış; her nefes...
*
İstanbul’u yabancılar idare etse; her halde eski mimariye göre şekil/nizam verecek değillerdi. Yo, yo; onlar “kendilerini” muhafaza ediyorlar; vazgeçtim! O zaman şehirlerimizi idare edenler/şehreminler hangi emin bilgilerle donatıldı?!... Off, amma da yorucu sorular!
*
Yazmak... yazdığına tebessümden, armağandan karşılıklar bulmak... ne güzel! Bir de yazan çizenler, kelimelere perende attıranlar karşılığını bulsa! Bu, bugünden yarına pek gözükmüyor, ama kıt kanaat imkânlarıyla san’atı, edebiyatı, medeniyeti gözlerimize, gönüllerimize değdiren kişilere toplum zenginleri kol kanat germezse; kör, sağır, geveze hallere gidişi nasıl durduracağız!
*
Ya Rabbî!
Ne çok şey değişti!
Okullar ortaçağ zihniyeti...
Sıralar, masalar, yasalar... aynı...
Aynı, çok aynı, hep aynı...
Şükür... mevsimler değişiyor.
Papatyalar ayak uyduruyor çağa!
Tebessüm, tazelik, çocukluk...
Amcalar kavgalı, asık suratlı...
Medeniyet dedikleri evler, arabalar... peh!
Otobanı sollar; yol kenarındaki papatyalar!
*
Zamana, zemine göre konuşmak, yazmak, susmak edebe, edebiyata dahil ediliyor.
Teknoloji ilerleyince; kana bulanıyor dünya!
Yok; kalsın o zaman!
***
Dedemin faytonları düşsün yollara.
Bisikletler falan...
Eski evler, dar, sakin sokaklar...
***
Yok, yok; sarmadı beni bu iş!
Gaz lambasına geri mi dönsek!
Bu gürültüleri nereye gömsek!
***
“Nezaket Hanım” çekip gitti!
“Cehalet Ağa” okullardan çıkıyor yola!
Derdimizi anlatamayız; kelimelerimiz kayıp.
***
Bu oyun/cak/lar çok yordu bizi;
Kan ter içinde kaldık!
Eğer böyle gidecekse;
Vakit çok geçmeden;
Dönelim geriye!