Amasra’da 41 madencinin vefat ettiği, 11’inin ağır yaralandığı maden ocağı patlaması, AKP iktidarında son yirmi yılda Türkiye’nin iş kazalarında da en önde olduğunu gösteriyor.
Sekiz yıl önce 301 maden işçisinin can verdiği Soma fâciasının akıbetini hatırlatan grizu patlamasına dair belirtilenler, yine ciddi bir ihmalin olduğu, az personelle, az masraf ve mâliyetle kâr hırsını bir defa daha ortaya koyuyor.
Bu fâciada da gerekli önlemlerin alınmaması, madencilik teknolojisiyle gaz sızması tehlikesi sinyalini veren cihazların olup olmadığı, ciddi ihmale ilişkin yapılan uyarılara rağmen tedbir alınıp alınmadığı yine basit politik hesaplar uğruna karambola getiriliyor.
Vahamet şu ki bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın raporlarına göre iş kazalarında Türkiye Avrupa’da açık ara ile birinci, dünyada üçüncü sırada. Sadece 2022 yılında Türkiye’de 75 iş kazası olurken, ikinci sıradaki Ukrayna’da 30, Polonya’da 14 maden kazası olmuş. Resmi verilerle, iş kazalarının en başta gelen sebepleri, iş sağlığı ve güvenliği eksikliği ve denetimsizlik. İşçiyi koruyucu sağlık ve güvenlik mevzuatı hem yetersiz, hem kağıt üzerinde kalıp uygulanmıyor.
“MADEN YASASI”YLA RANT AMAÇLANMIŞ
Bütün bunlar Türkiye’nin iş güvenliği sorununun âdeta itirafı olurken, saatte iki işçinin can verdiği muallel vartada iş kazaları “iş cinâyeti”ne dönüşmüş. Son yirmi yılda iki bini aşan madencinin iş kazalarında ölmesi, fecaati gösteriyor.
Bundandır ki Türkiye AB standartlarında, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) esaslarına uygun iş güvenliği yasalarıyla iş sağlığı ve güvenliği güvencesinde dipte görünüyor.
Son yirmi yılda yandaşlara rant dağıtan kayırıcı ihâlelerle iş kazaları, işçi ölümleri artıyor. Madencilerin mağduriyetlerini gidermek, maden işçilerinin ve ocakların güvenliğini sağlamak, kamu çalışanlarının sosyal güvenlik, çalışma hayatı ve toplu sözleşmelere dair sorunlarını çözmek iddiasıyla çıkarılan “torba yasalar”la iş sağlığı ve güvenliğindeki zâfiyetler giderilmiş değil; sadece rant amacının güdüldüğü görülüyor.
Oysa dünyanın en büyük kömür üreticisi Almanya’da devlet tarafından işletilen maden ocaklarında iş kazaları ve işçi ölümleri son elli yılda âdeta sıfırlanmış. Diğer birçok ülkede de son otuz yılda teknolojinin gelişmesiyle ve alınan tedbirlerle işçi ölümlerine rastlanmıyor.
“DEZENFORMASYON YASASI” TEHDİT UNSURU
Sayıştay’ın Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) 2019 Yılı Denetim Raporunda Amasra’daki maden ocağında, üretim derinliğinin -300 metreye ulaştığı, çalışılan damarlarda gaz içeriklerinin yüksek olduğu, ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin arttığı konusunda uyardığı; işçi sayısının tehlike doğuracak boyutta azaltıldığı ve arızaların giderilemediği yönündeki tesbitler ciddi ihmali açığa çıkarıyor.
350 metre derinliğe kadar indirilen madencilerin âilelerinin işçilerin iki hafta önce gaz sızması olduğuna ve tedbiri alınmadığı takdirde yakında bir patlama olabileceğine dair birbirini teyid eden ifadeleri de bu hususta göz göre göre felâketin gelmesine seyirci kalındığını ortaya koyuyor.
Bu tesbitlere hiçbir cevap veremeyen ve AFAD’ın önce “trafo patlaması” olarak duyurduğu, ardından alelâcele bu paylaşımı sildiği grizu patlamasına dair “Sayıştay Başkanlığı Enerji Grup Başkanı’nın ocağı ziyaretinin denetim amaçlı olmayıp nezâket ziyareti olduğu”nu açıklayan TTK’nin yeni çıkan ve “sansür, susturma, sindirme” aracı olarak kullanılacak “dezenformasyon yasası”nı âdeta bir “tehdit unsuru” olarak ileri sürüp, cinâyetin haberleştirilmesine tepkisi bir diğer çarpıcı garabet olarak sırıtıyor.
Ancak en çarpıcısı, iktidardakilerin en üst düzeyde yine “kader” söylemiyle “tedbirleri, sorumluları, ihmalleri örtbas etmeye canhıraş çabalamaları…