Bu ifşaatlarla pandoranın kutusunun açıldığı, deşifre olan yolsuzluğun, gerçekte olanların yanında devede kulak olduğu belirtiliyor.

En son Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yayınladığı “2021 yolsuzluk endeksi”nde Türkiye 180 ülke arasında 96. sıraya gerileyerek son on yılda en çok puan kaybeden ülkeler arasında Trinidad-Tobago, Doğu Timor ve Burkina Faso’nun kulvarında kalmış. 

Ve “tek kişilik yönetim”de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edilerek “siyasetin sopası” haline getirilmesiyle yargı denetimi de ortadan kaldırılmış. 

HİÇBİR İDDİA SORUŞTURULMADI…

Bundandır ki âdeta bir “yolsuzluk ekonomisi” oluşturulmuş; soygun, devlet ihalelerini kat kat mâliyetiyle yandaş müteahhitlere peşkeş çekme, ihaleye fesad karıştırma, rüşvet, hırsızlık, zimmet, çökme, suç işlemek için örgüt kurma, irtikap, kayırma, gasp, yağma, görevi kötüye kullanma, komisyonculuk, dolandırıcılık suçları ayyuka çıkıyor. 

Muallel süreçte, bağış” perdesinde 100 milyarlarca dolarlık rüşvetin kime / kimlere gittiğinin üzerine gidilmedi. Londra mahkemelerinin hakem gösterildiği on milyarlarca dolarlık garantili kamu ihalelerinin “yandaş müteahhit”lere peşkeşiyle yetinilmedi; Kamu İhale Kanunu’nun 198 defa değiştirilmesi de yetmedi; âfetler ve âcil olağanüstü hallerde istisna olarak konulan 21-b maddesiyle yandaş şirketlere mâliyetinin on katına ihalesiz verilmesinin soruşturulmasına ısrarla karşı çıkıldı. 

Öncelikle 17-25 Aralık’ta açığa çıkan kayıtlarla bazı bakanların ve yakınlarının isimlerinin karıştığı “rüşvet dolabı” göz göre göre yargıdan kaçırıldı; dahası çarkı ortaya çıkaran savcılar, emniyet mensupları cezalandırıldı. Keza bir bakanın kendi şirketinden başında bulunduğu bakanlığa dezenfektan satmasının Meclis’te araştırılmasına dair önergeler iktidar partisi grubunca reddedildi.

128 milyar doların kimlere gittiği ve nasıl buharlaştığı karanlıkta bırakıldı. Yüz milyarlarca doların iktidardakilere “bağış” adı altında verilmesinden yine bir Bakan’ın televizyonda açıkça ikrarıyla bir mafya liderince seçimlerde bazı siyasetçilerin arabalarına çantalarla milyarların konulması iddiaları karambola getirildi… 

“ÜÇ Y İLE MÜCADELE”DE FİYASKO

Bu arada “iktidar cephesi”nin “havuz medyası”na alınması için, çiftçilere destek amacıyla kurulan bir kamu bankasından “kredi” paravanında -dolar kuru sabitlenerek- 750 milyon doların verilmesi iktidardakilerce “ticari sır” uydurmasıyla korundu. 

Tepeden direktiflerle “iktidar cephesi” milletvekilleri “iddialar soruşturulmasın!” diye el kaldırdılar. Bundandır ki yolsuzluk ağları ve rüşvet çarkları bir ahtapot gibi devleti – siyaseti sardı…

Özetle, AKP hükûmetinin kurulduğu 16 Kasım 2002’de bizzat partinin Genel Başkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna deklâre edilen “Âcil Eylem Plânı”nda yargının bağımsızlığı, düşünceyi ifâde özgürlüğü ve siyasetin demokratikleşmesi ile birlikte “yolsuzluklarla mücadele” vaadinin tam aksine yolsuzlukların, hırsızlıkların, yağmanın, peşkeşin önü yine bizzat iktidarca açıldı. 

Her seçimde vaad edilen ve hükûmet programlarında “3 y” olarak belirtilen -yasaklarla, yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele” sözleri havada kaldı. “Yoksullukla mücadele” ağır ekonomik çöküşle ortada. “Yolsuzlukla mücadele” ise özellikle “tek kişilik ucûbe sistem”de Sayıştay denetici raporlarının devre dışı bırakılmasıyla hükûmetin / yürütmenin harcamalarını millet adına denetlemekle, milletin hakkını ve hukukunu korumakla yükümlü Meclis’in yasama yetkisi gibi denetim işlevi de ıskartaya çıkarıldı.

“Altılı parlamenter sistem işbirliği”nin el atması gereken öncelikli konulardan biri de bu.