Barbaros veya namı diğer Hayrettin Türk-İslâm tarihinin büyük şahsiyetlerindendir.
30 Eylül 1517 yılında Cezayir’i fethettiğinde devlet başkanı idi. Serveti dillere destandı. Fakat o dünyanın çift başlılığı kaldıramıyacağını görüp Osmanlı İmparatorluğu’nun hizmetine girdi. Halbuki Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa gibi yapabilirdi. Yani Osmanlı tahtına da oturmak isteyebilirdi. Zaten Batılılar veya Hıristiyan dünyası bu işe dünden tavdı. Ayrıca Timur gibi yapıp İstanbul’un fethini 50 yıl geriletebilirdi. Hayır iki yanlış davranışı da yapmayıp Osmanlı hizmetine girdi. Bunun için Yavuz Sultan Selim ona Hayreddin, dinin hayırlısı ünvanını verdi. Bu isim ona çok yakıştı ve hak etmişti. Ayrıca Anadolu’nun batısından ona levent toplama yetkisi de verdi. Barbaros ismi de ‘kızıl sakal’ demekti. Sakalı hafif sarıya, kırmızıya çalıyordu. Barba: Sakal, rossa: Kızıl demekti.
Barbaros’un büyüklüğünü anlamak için, onun Osmanlı hizmetine girmek için Kanunî’ye getirdiği hediyelere bakmak lâzım. 100 tane genç kız altın tepsiler içinde çeşitli mücevherat. 100 tane genç çocuk altın tepsiler içinde çeşitli mücevherler. Ayrıca altın zincirlerle bağlanmış Afrika’nın vahşi hayvanları. Aslanlar, filler, kaplanlar, zürafalar, gergedanlar, timsahlar v.s. Büyük bir ihtişam, debdebe. O insanların ulaşmak istediğini, hediye olarak sunuyor. Büyük bir fedakârlık örneği sergiliyordu. Kanunî onu Kaptan-ı Derya, Deniz Kuvvetleri Komutanı makamına getirdi. Onun zamanında Akdeniz, Türk Denizi olarak anılacaktır. 1538 Preveze Deniz Zaferi ile bu ismi hak etmiştir.
Barbaros ileri görüşlü bir lider ve devlet adamı. Onun doktrin diyeceğimiz fikirleri hâlâ geçerliliğini koruyor. ‘Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur.’ Sözü ona aittir. Evet bu fikir hâlâ geçerliliğini koruyor. En ucuz ve kolay ulaşım deniz yolu ile yapılıyor. Barbaros yetiştirdiği denizcilerle de çağa imzasını atmıştır. Turgut Reis, Salih Reis, Piri Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis ve Kılıç Ali Reis. Bunlardan sadece bazılarıdır. Midilli fatihi Yakup ağanın dört çocuğundan biri olarak dünyaya 1478 de Midilli’de gözlerini açtı. 68 yıla hiç kimsenin yapamıyacağı başarıları tarihe sığdırdı. 4 Temmuz 1546’da da İstanbul’da vefat etti. Kabri Beşiktaş’tadır.