"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinî fuar mı, kültür fuarı mı?

Davut ŞAHİN
29 Mayıs 2019, Çarşamba 00:31
38. Kitap ve Kültür fuarı’na iki kez imza için katıldım. Fuara ilgi hayli fazla…

Kitap ve Kültür Fuarı, eğer siyasî tartışmaların atmosferinde gerçekleşmeseydi, medyada bu kadar yer almayacaktı belki… Ancak bu ilgi kitap satışlarına yansımadığı için yayıncılar dertli, organizasyon bin kez dertli... 

Kitap ve kültüre siyaset karıştırılmamalı… Karıştırılmamalıydı… Karışınca ne oluyor? Bir yerde bir şekilde organizasyon sırıtıyor. Tat vermiyor.

*

38 yıl önce bu kitap fuarı ilk kez açıldığında da oradaydım. Yani Sultanahmet Camii avlusunda… Öylesine şatafatlı bir açılıştı ki bu, düşünebiliyor musunuz ilk kez Türkiye’de “Dini” ibareli bir yayın fuarı açılıyordu. Kitaplar çuvalla satılıyordu desem yeridir. Bizim mahallenin yazarlarının her bir standında kuyruk uzuyordu. Sultanahmet avlusunda yürümek bile mümkün değildi… İstanbul’un semtlerinden gelen kadar, civar illerden hatta Anadolu’dan bile gelen okurlar, ilk kez uzun yıllar takip ettiği bir yazarı görecek ve iki kelâm edecek buna mukabil saatlerce kuyrukta bekleyecek… Ne büyük bir saadet! 

Öyle ya, o dönem bir yazara ulaşmak, yüzünü görmek, sohbetine iştirak etmek kolay bir iş değildi. Yazarlar efsaneydi… Kitapları merak edilir yahut yeni kitapları konusunda gazetelere tüyolar verilir, okurlar merak ettirilirdi. Kitap çıktığı zaman, satış grafiği yükselsin diye bir dizi konferanslar verilirdi.

Şimdi bakıyorum da, aynı yazarlar yine stantta kitap imzalıyor, etrafında üç-beş kişi… Yahut gelen okurlar sadece bir “özçekim”lik kadar ilgi gösteriyor. Sonra çekip gidiyor. 

*

Tabiî ki, köprünün altından çok sular aktı. Yayınevleri çoğaldı. Dinî kitaplar azaldığı gibi, dinî yazarlar da yeni hazırladığı kitaplarda kimlik değiştirdi. Daha çok “popülist” konuları kaleme aldılar. Yayınevlerinin çoğalması, bir bakıma ticarette rekabeti körükledi. Rekabet kaliteyi düşürdü. Hal böyle olunca, yayıncılar mantar gibi çoğalan fuar organizasyonuna yazar ve kitap yetiştirmek zorunda kaldı. Evet, eski donanımlı yazarların yerini artık fuar yazarları almaya başladı. Stantlarda, nerede melankolik veya sosyal medyada aktif bir yazar var, cumburlop bir de bakmışsın yazarlığa terfi etmiş ve imza programlarına katılmış... Üstüne üstlük bir de kürsü vererek söyleşi yaptırmıyorlar mı? Allah’ım, ne fecaat!

Yani yazar profili değiştiği gibi bir o kadar okur profili de dönüşüm geçirdi diyebiliriz.

*

Peki “Dinî Yayınlar Fuarı” ibaresi niye kaldırıldı? Muamma! Bu konuyla ilgili hiçbir bilgi yok. Sadece Sultanahmet Camii avlusundan kaldırıldı ve Beyazıt Avlusuna konduruldu. Caminin içine değil, dışına… Adına da “Kitap ve Kültür Fuarı” dendi. Sanıyorum o dönem yöneticilerin 28 Şubat’la ilgili bir kararıydı bu. 

Ancak daha sonraki yıllar, Kitap ve Kültür Fuarına olan ilgi azaldı. Belki de aynı anda İstanbul’un birçok semtinde kitap fuarları açıldığı için olacak, belki de eski tılsımı kalmadığı için… Bilemiyorum, sosyolojik bir tahlil gerekiyor belki de.

*

38. Kitap ve Kültür Fuarı’ndaki gözlemim şöyle: Organizasyon –geçen yıllara nispeten- iyiydi. Çadırın yeri, stant ve söyleşi çadırı okurun rahat ulaşabildiği alana yerleştirilmişti. Okur ve yazar diyalogların yerini “selfi” çekimler almış. Kimi yazar dostlarımızın birbirini ziyaret etmesi bir vefa görüntüsü arz ediyor. Ancak eli kalem tutanlara da sosyal medya hastalığı bulaştığı için sadece görüntü verip, ayrılıyor.  

*

Kitabımı okuduğunu ve etkilendiğini söyleyen evli bir hanım okurumuz, evlilikte yaşadıkları sorunları anlatırken, gözyaşlarına hâkim olamadı. Mutsuz bir evlilik geçirdiğini, ama çocuklarını ortada bırakmak istemediğini, bu evliliğe de onlar için katlandığını söyledi. Kendisine sabır tavsiye ederken, mutlaka uzman kişilere danışıp bu evliliği kurtarması gerektiğini hatırlattım. 

Bu tür mutsuz evliliklerin yaşandığı gerçeğini bilmek çok acı. Özellikle çatışan ailelerde çocukların huzursuzluğu ayrı bir acı veriyor bize. Geçmişte aile içi huzursuzluklar “Kol kırılır yen içinde kalır” sözüyle özdeşti. Gizli kalırdı ve mahremdi. Şimdi problemlerin çoğalmasıyla birlikte gizlenemez oldu. Ne diyelim, Rabbim sabır versin.

Bu vesileyle Ramazanınızı en içten duygularımla kutluyorum. 

Okunma Sayısı: 1378
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı