"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şule Yüksel Şenler

Davut ŞAHİN
08 Aralık 2015, Salı
Türkiye Yazarlar Birliği’nde konuşmacılardan sonra söz alan Şule Yüksel Şenler’i dinliyorum.

“Hepinizi seviyorum” diyor. 

Mikrofonu biraz daha kendine yaklaştırıyor, “Nerede mü’min kardeşim varsa, hepsini manen kucaklıyor, alınlarından öpüyorum” diyor. 

Sağlığı uzun zamandan beri bozuk. Rahatsızlığı için de, “Hepinizin duasına muhtacım, duanızı esirgemeyin” diyor.

Salonun yoğunluğu üzerine, “Çok şükür gözlerim açık. Şükürler olsun, rüyalarımın gerçeği olarak karşımdasınız. Hepinizden Allah razı olsun” diyor.

*

“Rüyalarımın gerçeği...” Bu sözün karşılığı ne ola ki?

1965’den itibaren başlayan “tesettür” mücadelesi… Yeni İstiklal Gazetesi’nde yazılarının ardından 1967’de İttihat Gazetesi’ndeki serüveni… Yani, Bab-ı Ali’de “matbuat lisanı” ile yapılan hizmet kervanına Şule Yüksel Şenler de katılacaktı. 

Yanı sıra; Avukat Bekir Berk, Dr. Sadullah Nutku, Gürbüz Azak, Zeynep Münteha Polat, Nuriye Karahisarlı, Hekimoğlu İsmail, Ahmed Şahin, Abdurrahim Karakoç, Vehip Sinan, Ali Ulvi Kurucu, A. Tevfik Paks gibi kalemşörler de köşelerinde yerini almıştı.

Biliyorsunuz İttihat, ilk sayılarında 20-30 binden başlayıp daha sonra tirajı 80 binlere kadar tavan yapmış ve matbuat alemine damgasını vurmuştu.

*

Şenler, işte bu döneme imza atmıştı. Anadolu’nun dört bir yanına gidiyor ve tesettürle ilgili konferanslar veriyordu.

Muadili yoktu. Tekti. Belki o yüzden dönemin yöneticileri rahatsız oluyordu.

Eserlerine bakıyoruz; “Hidayet”, “Bize ne oldu?”, “İslam’da ve günümüzde kadın”, “Duyuşlar”, “Her şey İslam için”, “Uygarlığın gözyaşları”…

Ama daha çok, Huzur Sokağı romanı ile öne çıktı. 

Çok tuttu. Toplumda ma’kes buldu.

*

Huzur Sokağı ile ilgili bir hatıramı paylaşmak istiyorum:

1980 askeri darbesi… Yetiştirme Yurdu’nda askeri bir disiplin hakim. Düşünün, yemeklerde kışlalarda okutulan “yemek and”ı okutuluyor. Öğretmenlerin her biri sıkı disiplin sağlamak için bize baskı yapıyor. Öyle ki, kontroller üst üste… 

Yaşım gereği, roman hastasıyım. Kitapçıdan Huzur Sokağı kitabını yeni almışım. Henüz 10-15’inci sayfaya gelmişim. Yemek sonrası yatak odasına doğru gidiyorum. Koltuk altında taşıdığım kitabı yurt hocalarından biri gördü. Kolumu çekiştirdi. Huzur Sokağı’nı gördü ve “Bu kitabın yasak olduğunu bilmiyor musun?” diye çıkıştı. Kendisine, “Yasak olsaydı, satılmazdı” diyorum. Beni kulağımdan tutup, müdürün odasına paketledi. 

Yurt müdürü insaflıydı. Çekilen kulağıma doğru eğildi ve şöyle fısıldadı, “Sen bu kitabı okumaya devam et. Ama uluorta değil.”

Nereden nereye gelmişiz gerçekten.

Şule Yüksel Şenler’i yıllar sonra dinlerken, bunlar aklıma geliverdi. 

*

Rüyalar gerçekleşti mi gerçekten bilmiyorum ama Huzur Sokağı’nın da “popülerliğe” kurban gittiğini söylemek istiyorum.

Malum, atv’de oynanan “Huzur Sokağı” ile kitaptaki karakterler birbirinden farklı ve zıttı.

O dönem yaşanan tesettür mücadelesi idi.  Dizide ise “aşk mücadelesi” yaşanıyordu. 

Bu noktaya gelinmesi ise ayrı bir tartışma konusu.

Başka bir gün, nasipse bu konuya değinelim. 

Okunma Sayısı: 3654
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mikail Yaprak

    8.12.2015 15:52:49

    HATIRALARIMI CANLANDIRAN BİR YAZI.. Tebrikler. Henüz ortaokulda iken, Risaleleri ve talebeleri tanımadan İttihad ile tanıştım. Şiirlerimi neşretmesiyle ona tam bağlandım. Ve devamı var. Keşke bunları kaleme alabilsem. Şule Yüksel Şenler'in bir şiiri, yanılmıyorsam İttihad'ın ilk sayfasının en üst köşesinde hep çıkardı. Yine yanılmıyorsam şöyleydi: "Bâb-ı âlide sabah oldu, bugün gündüzdür./İttihad âleme nur saçan aydın yüzdür." Yani bu şiirde aynı zamanda üç gazetenin ismine de vurgu yapılmış oluyordu. Selam ve muhabbetlerimle.

  • Garib Doğu

    8.12.2015 15:31:27

    Toplumda, eserdeki gerçekler ile,yaşananları birbirinden ayırt edecek feraset mi kaldı?Bildiğim kadarıyla hiçbir cenahtan bir tepki de gelmedi.Demek bu konudaki hassasiyette kaybolmuş.Halbuki örtünme ile ilgili ne çetin mücadeleler verilmiş,bu uğurda ne çileler çekilmiştir.İşte bu çile dizilerde bir kalemde silinebiliyor.Galibe ''Bize ne oldu''? kitabının yeniden yazılması gerekiyor diye düşünüyorum.Evet iç alemimizde dehşetli bir değişim ve dönüşümler yaşanıyor.Bir çok yönden duygular alt üst olmuş.Telakkiler,anlayışlar değişmiş,mefhumlar bir birbirine karışmış,bir çok kavram yer değiştirmiştir.Bu değişim ve dönüşümler müspet yönde değil,menfi cihette olmuştur.Cereyan eden olumsuz hadiseler,insanların psikolojisini bozmuş,ruh dünyalarında büyük sarsıntılar meydana getirmiştir.Bilhassa bu anarşi tolumun sağlığın ciddi şekilde olumsuz etkiliyor.Eğer devlet,ciddi manada tedbirler almazsa,maddi manevi sağlık cihetinde ciddi sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı