"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Din adına’ yapılan zulüm gençleri dinden koparıyor

21 Ocak 2022, Cuma
Kazım Güleçyüz: Sözüm ona dindar bir iktidarın döneminde yapılan hukuksuzluklar, zulümler, yolsuzluklar, hırsızlıklar dini bilmeyen kişiler nezdinde dine fatura ediliyor. Onların zaten yabancı oldukları, bilmedikleri ve soğuk baktıkları dinden tamamen uzaklaşmalarına sebebiyet veriyor.

İzmit 25. Söyleşi Programı / 09 OCAK 2022 - 2

Birinci Bölümü Okumak için tıklayınız

***

Bununla ilgili geçtiğimiz süreçte Hıristiyan âleminde de bu gerçeği gören ve ifade eden önemli isimler oldu. Birkaç evvel ki Papa meselâ bu manada çok önemli mesajlar verdi. Polonya kökenli Papa John Paul’un en son yaptığı şeylerden birisi, tarihte ilk defa bir Papa Katolik Papa’sı olarak Vatikan’dan en üst düzey bir isim olarak Şam’daki Emevi Camii’ni ziyaret etmesi oldu. Gene Ahir Zaman rivayetlerinin tahakkukunu ifade eden bir ziyaret idi bu. 1911’de Üstad’ın Hutbe-i Şamiye’yi irad ettiği bir tarihi camide asrın sonunda Hıristiyan âleminin en önemli temsilcilerinden birinin ki; İsa (as) semadan, semadaki menzilinden oradaki minareye inecek şeklinde rivayetler de var. O manada sembolik şekilde tahakkuku olarak yorumlanmasını mümkün kılan bir ziyaretti bu. Dolayısıyla bu çerçevede Hıristiyan âleminden bilhassa Avrupa’da da benzer mesajlar verenler oldu. Meselâ birini hatırlıyorum. Diyor ki; Avrupalılar olarak biz Allah’ı Müslümanlar sayesinde hatırladık. Bir Hıristiyan önde gelen din adamı söylüyor bunu. Bunlar hep geçtiğimiz yıllarda gazetemizde yayınlandı. Haber olarak, manşet olarak ve Üstad’ın mesajlarını teyid eden örnekler olarak kayıtlara geçti.

Bu tarz çalışmaların devam etmesi lâzım ve güncellenmesi lâzım. İşaratü’l İ’caz’ın sonuna Üstad o Avrupalı müsteşriklerin ve feylesofların Bismark’tan başlayarak Kur’ân hakkında Hz. Peygamber (as) hakkında İslâm hakkındaki müsbet beyanlarını o eserin sonuna koydurmuş. Bismark’ın Carliyle’ın diğer isimlerin bu müsbet beyanlarına çok önem veriyor. Şimdi bize düşen hem onları tekrar toplumun dikkatine sunmak hem de sonraki dönemlerde başka isimler tarafından dile getirilen benzer manadaki mesajları da çok dikkatle takip edip, hem kendi insanlarımıza, kendi toplumumuza hem de bütün insanlığa duyurmak, onların nazarına sunmak olmalı. Bu manaların idrakinde olan Nur Talebeleri olarak Hıristiyan âlemindeki gelişmeleri bu gözle, Üstad’ın verdiği ip uçlarının izlerini sürerek, onların rehberliğinde, ışığında çok yakından izleyip, takip edip, yansıtmak olmalı. Bu hususta bilhassa dil bilen yabancı medyayı, Hıristiyan âlemindeki gelişmeleri dikkatle takip etme imkânına, kabiliyetlerine sahip olan genç kadroları devreye almamız ve yönlendirmemiz gerekiyor. Bu da cemaat olarak önemli gündemlerimizden biri olmalı.

- Siyasal İslâm ve Radikal İslâm’ın tarifini yapıp, Bediüzzaman Modeli’ndeki İslâm tarifini yapabilir misiniz? Siyasal İslâm’ın ve Radikal İslâm’ın sıkıntıları neler oldu? Bizi bu konularda bilgilendirebilir misiniz?

Ona geçmeden Thomas Michel’den de bahsedelim ki mevzu eksik kalmamış olsun. O da çok önemli bir isim. Uzun yıllar Vatikan’da dinler arası dialog, Cizvit sekreteryasının genel sekreteri olarak vazife yapmış idi. Üstad’ı çok iyi okuyan, çok iyi anlayanlardan birisi. Hatta 2005 senesinde zannediyorum bizim Üstad’ı anma programlarımızdan birine de katılmış idi. Birlikte aynı panelde konuşmuş idik. Onun bu manada yazmış olduğu çok önemli tebliğler var, çok güzel tahliller var. Bunlardan birini hatta küçük bir kitap olarak neşrettik Türkçeye çevirerek. Onun bir ifadesi var, bahsetmiş olduğum John Paul, eski papalardan, onun yaptığı medeniyet tarifleri ile Üstad’ın yaptığı medeniyet tarifleri tam birbiriyle örtüşüyor tesbitini de ifade etmiş idi Thomas Michel. O’nu da bu vesile ile tamamlayıcı bilgi olarak tekrar hatırlatmış olalım.

Siyasal İslâmcılık tabir edilen harekete de geçiş yapacak olursak; Üstad’ın bu konuda da yine taa eski Said döneminden itibaren çok önemli ölçüler koyduğunu görüyoruz. Zaten yine ahir zaman rivayetlerinden yola çıkarak, onları gene doğru okuyarak, o zamanın dehşetli şahıslarına, siyasetle galebe etmenin mümkün olmayacağını, ancak Kur’ân Nur’larıyla manevî cihadla, onların üstesinden gelinebileceğini görmüş ve hizmet stratejisini de yine bu eksende belirlemiş. İşin bir ciheti bu. Diğer ciheti de, siyaset çok farklı bir alan. Din hizmeti ile kendini vazifeli addedenlerin, aktif siyaset, uzak durmaları gereken bir alan. Siyaset bi-  rinci maksat olduğu taktirde, o zaman diğer şeyler ona basamak haline geliyor ve din eksenli, dini motifleri kullanarak dindarlığını öne çıkararak, siyaset yapmak ve tepeden siyaset yolu ile devleti ele geçirip toplumu tepeden dindarlaştırmak gibi iddialar zaten Nebevi metoda uygun olan bir metodu ifade etmiyor. Çünkü Peygamber (asm) metodu fert fert tebliği esas alan bir metod. Peygamber (asm) metodunda asla zorlama yok. İnsanları tepeden dindarlaştırmak, dindar olmaya zorlamak gibi bir şey asla söz konusu değil ki; “La ikrahe fiddin” âyeti kerimesi de gene ‘dinde zorlama yoktur’ manasını bize vererek aynı esası vaz ediyor. Bunun için gerek siyaset parti yoluyla gerekse bürokrasiyi ele geçirmek suretiyle devlete hakim olmak ve onun üzerinde tepeden toplumu dindarlaştırmak gibi bir yöntemin Üstad’ın metodunda asla yeri yok. 

Üstad bir Peygamber (asm) varisi ve son müceddid olarak ahir zaman şartlarında, bu vazifeyi en güzel şekilde, her nüansına vakıf olarak fiilen de uygulayarak göstermiş olan bir öncü isim. Risale-i Nur hizmeti ve bütün Risale-i Nur’daki hizmet prensipleri bunun alt başlıklarını oluşturuyor. Onun için eğer siyaset yoluyla ben dine hizmet edeceğim parti kuracağım devlete hakim olacağım ve toplumu dindarlaştıracağım diye bir iddia ile yola çıkarsanız  bu temel prensibe baştan ters düşmüş oluyorsunuz. İlâveten dinî değerlerin anlattığı ve bütün kâinatın üzerinde olan ve kâinatta hiçbir şeyin ona alet edilemeyeceği din hakikatlerini, bir dünyevî iktidar hedefine alet etmiş durumuna düşüyorsunuz. O elmas kıymetindeki din hakikatleri, iman hakikatleri yine Üstad’ın defaatle ifade etmiş olduğu üzere muhatapların gözünde cam parçaları mesabesine iniyor. Siyaset propagandasının malzemeleri olarak görülür hale geliyor. İlâveten, din adına siyaset yapanların yanlışları, siyaset çok riskli bir alan çok tehlikeli bir alan. Siyaset çok rahatlıkla insanı yoldan çıkarabilen, tuzaklarla dolu bir mayınlı alan. Onun içindir ki 19. Mektup’ta neden hilâfet Ali Beyt’te takarrur etmedi devam etmedi sualine cevap verirken ilk cümle olarak diyor ki “Çünkü saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır, Al-i Beyt’i bile yoldan çıkarır.”  Al-i Beyt seçkin bir nesil. Peygamber (asm) nesli, ama onlar için bile riskli ve tehlikeli bir alan tuzaklarla dolu bir alan. 

Onun için kader hilâfetin onlarda manevi boyutuyla esas anlaşılması gereken “Hz. Ali’den sonra Hz. Hasan’dan sonra onlardan alınmış ki 30 sene hilâfet devam edecek. Ondan sonra ısırıcı bir saltanata dönüşecek” şeklinde Peygamberimizin (asm) yine mu’cizelerinden biri olan istikbale dair haberlerinden birini tahakkuku gerçekleştiğinde Al-i Beyt’te devam etmeyişinin hikmeti de bu şekilde ortaya çıkmış oluyor. Onun için bu ‘saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır sözü defaatle hem Müslüman dünyasında hem de insanlık âleminde sayısız tecrübelerle ispatlanmış bir hakikati ifade ediyor. Bugünün siyaset dilinde, ‘İktidar yozlaştırır’ şeklinde yerleşmiş bir ifade olarak sürekli tekrarlanıyor. İktidarı ele geçiren birçok şeyle imtihan edilir hale geliyor. Türkiye’nin son 19 yıldır yaşadığı tecrübe de ve gelinen noktada bunun yeni teyid ve tasdikleriyle karşımıza çıkıyor. Kendilerini dindar olarak takdim eden insanların ne hale geldiklerini ve dinin prensiplerinden ne kadar büyük tavizler verdiklerini çok ibretli örnekleriyle görmeye devam ediyoruz. Nas diyor, faiz diyor, faize karşıyız diyor… Ama uygulamada faizleri daha da tırmandırmaktan başka bir şey yapmıyor. İndirdim dediği faizlerin halka yansıyan bir tarafı olmuyor ve kredi faizleri, diğer faizler alabildiğine fırlamaya devam ediyor. Üstadın dediği manada, ‘Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.’ Bugün de aynı şekilde böyle bir şekle gelmiş durumda ve bunun kendilerini dindar olarak takdim eden siyasilerin döneminde yaşanıyor olması dine de zarar veriyor. Yine Üstad’ın ilk dönemlerde Sünûhat isimli eserinde ifade etmiş olduğu önemli bir hakikat daha var; Dini kendi tekeline almak, sadece kendisine münhasır göstermek kavi bir ekseriyette, dine aleyhtarlık meyilini uyandırır. 

Bu dönemde de maalesef bunu çok acı bir şekilde yaşıyoruz. Sözüm ona dindar bir iktidarın döneminde yapılan hukuksuzluklar, zulümler, yolsuzluklar, hırsızlıklar dini bilmeyen kişiler nezdinde dine fatura ediliyor. Onların zaten yabancı oldukları, zaten bilmedikleri ve soğuk baktıkları dinden tamamen uzaklaşmalarına sebebiyet veriyor. 15-20 Temmuz sürecinde yapılan hukuksuzluklar sebebiyle bilhassa o hukuksuzluklara maruz kalan ailelerin çocuklarına yaşattığı travmalar, inanılmaz boyutlarda…

Bana öyle çok mesajlar geldi. Bilhassa annelerden. “Artık evlâdım inancını kaybetti” diyor. Bu yaşadıklarının da etkisiyle, okuldaki ateist arkadaşlarının etkisinde kalarak inancını sorgular ve inancını kaybeder noktaya geldi diyor. Bunlar çok acı şeyler ve bu din adına siyaset iddiasıyla ortaya çıkıp dine tamamen ters icraatlara imza atanların bu fahiş yanlışları, maalesef bu tarz çok ağır veballi sonuçları da beraberinde getiriyor. Onun için Üstad’ın bu noktadaki ikazlarının isabeti bir kez daha kendini gösteriyor. Dindarların, din hizmetiyle meşgul olanların siyasetle ilişkisi, siyasî yönü irşad olarak ifade ettiği prensiple sınırlı bir ilişki olmalı. Olana temel hakikatleri hatırlatmak. Bunun ötesinde aktif siyasetle meşgul olmak, din hizmeti ile meşgul olanların asla yaklaşmaması gereken bir alan.

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 3283
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı