"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müziğe “Çağrı” - Sadece İslâmî tavrını ortaya koydu

29 Mayıs 2019, Çarşamba 00:32
Yıllardır derin bir hayranlıkla dinlediğimiz, müzikseverlerin onu arşivlerine kazandıran büyük sanatçı Maurice-Alexis Jarre, ‘Çağrı’ filminin müziğini yapmıştır.

DİZİ-7: KELEBEK ETKİSİ
Dr. Aytekin Coşkun

***

Kelebek Etkisi 

Ve Himmetini Millete Adamak

Maurice-Alexis Jarre

Müziğinde fani olma,

Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir ya da kimin himmeti işine ve düşüncesine ise, o yine de milletine ve tarihine mal olur. Bediüzzaman’ın bu sözünden yola çıkarak bu sözle kesişenleri yazmaya çalışıyorum. Fransız besteci ve şef, 13 Eylül 1924’te Fransa’nın Lyon şehrinde doğmuştur. 28 Mart 2009’da Los Angeles’te (Kaliforniya, ABD) gözlerini hayata yumar. Maurice Jarre, özellikle film müzikleriyle tanınmıştır. Müzik eğitimi aldıktan sonra sanat hayatına 1940’larda Paris’teki ‘la théâtre national populaire’de sahne gösterilerine besteler yaparak başlar. 

1952’de “hôtel des ınvalides” adlı filmin müziklerini yazarak beyazperdeye ilk adımını atan Jarre, bu alandaki şaşırtıcı yeteneğiyle çok kısa bir süre içinde önce ülkesi Fransa’da, Avrupa’da ve sinema endüstrisinin başşehri Hollywood’da büyük prestij kazanır. İlk uluslar arası çıkışını 1962’de Arabistanlı Lawrence filmine yaptığı beste ile kazanır. Ve o yıl ‘’En İyi Özgün Film Müziği Oscar’ını da alır. Bu çalışmanın ardından Amerikan Sinemasının vazgeçemediği birkaç müzisyenden birine dönüşür. Sinema tarihinin en verimli ‘soundtrack’ bestecilerinden biri olarak kabul edilir. Bugüne dek sinema tarihinin klâsikleri arasına girmiş, 110’un üzerinde filmin müzik çalışmasını gerçekleştiren sanatçıdır.

Aslında Müslümanların en gözde melodisi olarak bugün artık şahsî bilgisayarlardan cep telefonlarına kadar hemen her yerde sık sık karşımıza çıkan, ancak gönül tellerimizi titreten bestesi ile radarımıza girmiştir. Yıllardır derin bir hayranlıkla dinlediğimiz, müzikseverlerin ezici bir çoğunlukla onu arşivlerine kazandıran büyük sanatçıyı neredeyse hiç birimiz tanımıyoruz. Oysa Jarre’nin ebedîleştirdiği ‘Çağrı’ filminin müziğinden bahsediyorum. Gelin onu tanıma yolculuğuna çıkalım. Mustafa Akkad’ın kafasındaki Çağrı filminin bir başyapıt olması ve tarihe mal olabilmesi için Jarre’ye filminin müziğini yapması için teklif götürür. Aldığı cevap hem enteresan hem de profesyonelliğin getirisi olan disiplinin aynı noktada kesişmesidir. 

ÇAĞRI MÜZİĞİ NİÇİN ZİRVEDE

Ve bizim yazımıza konu olması da buradan geçer. Çünkü o tavrı kelebek etkisi yapmış ve Çağrı filminin hâlâ zirvede olmasını sağlamıştır. Himmet ve gayretini, dâvâsı ve yaptığı işe odaklanma suretinde göstermesi ile tarihe mal olmuştur. İslâm’ın doğuşu ile beraber Peygamberimizin (asm) hayatından da kesitlerin paylaşıldığı bu filmin yapısına uygun olabilecek bir tarzda müziğini yapabilmesi, onu tarih önünde bir Hıristiyan olduğu halde, İslâm’ın tanınmasına katkıda bulunmuş olarak hatırlar. Akkad’a cevabı ise enteresandır: “Teklifini bir şartla kabul ediyorum. Eğer bana rahatça çalışmam için gerekli şartları oluşturabilirsen, sana unutamayacağın bir armağan sunabilirim. Ancak bunun için en az birkaç ay boyunca çölde yaşamam gerekir. Çölün atmosferini ruhumun derinliklerinde hissetmeden böyle bir film için tek bir nota bile üretemem. Bana çekim mekânlarınıza yakın bir konaklama merkezi ayarlamalısın. Benden başka hiç kimsenin olmayacağı, son derece sessiz bir mekân olmasını istiyorum.” Ayrıca İslâm tarihini anlatan kitaplar da getirtir ve İslâm tarihini okur, o ıssız çöllerde ve sadece ayın ışığı altında. Ruhunun derinliklerinde o günleri ve İslâm’ın doğuşunu hissetmeye başlar ve Çağrı filminin müziği böyle ortaya çıkar. 

Suriye kökenli ve Amerikalı Müslüman yönetmen Mustafa Akkad, 1974 yılında efsanevi film ‘Çağrı’ için dönemin en pırıltılı ve de en pahalısı olan Jarre’a başvurmasının altında yatan sır budur. Köken olarak doğuludur, ama profesyonellik bilinci açısından fazlasıyla batılı bir yönetmen olan Akkad, Jarre’ın bütün isteklerini kabul eder. Bu büyük besteci ile tanışması zamanla aralarında oluşan dostluğu iyice geliştirir. Altı yıl sonra diğer başka bir başyapıt olan ‘Çöl Arslanı Ömer Muhtar’ sinemaseverlere kazandırır.

***

Sadece İslâmî tavrını ortaya koydu

Judocu Mohammed Ali Rashwan: “Benim dinim yaralıya vurmayı yasaklıyor. Eğer o durumdayken sol bacağına yüklenseydim sakat kalabilirdi; madalya için bunu ona yapamazdım.” O sene, onun bu tavrından etkilenip, binlerce kişinin İslâm’ı inceleyip Müslüman olduğu kayıtlara geçer. 

Kelebek Etkisi

Ve Himmetini Millete Adamak

Mohammed Ali Rashwan

İslâm’ın zayıfı koruması ile zirve yapmış,

16 Haziran 1956 Mısır doğumlu bir judocudur. 1984 Los Angeles Olimpiyatlarında yaşadığı bir olayla dünya gündemine oturmuştur. Daha sonraları 1985 Seul’de, 1987’de Essen de iki kez Dünya Şampiyonasında gümüş madalya kazanır. Ahlâklı olmak altın madalyayı kaybetmeyi gerektirebilir. Mısırlı Mohammed Ali Rashwan başarılarını çok insanın bilmediği bir judocuydu. 1984 yılı Los Angeles Olimpiyatlarında judoda altın madalyayı kazanabileceği halde gümüş madalyada kalır. Bu durumu soran gazeteciye: “Benim dinim yaralıya vurmayı yasaklıyor. Eğer o durumdayken sol bacağına yüklenseydim sakat kalabilirdi; madalya için bunu ona yapamazdım” der. 

Minderde Mısırlı Judocu Mohammed Ali Rashwan, rakibi ise Japon Yaşuhiro Yamashita idi. Önceki müsabakaları sırasında Yamashita’nın sağ bacağında tendonlarında ödem ve kaslarında yırtık tesbit edilir, ama finale çıkmayı başarmıştır. Final karşılaşmasına da zorunlu olarak, tam iyileşmemiş biçimde çıkar. Mindere gelirken Yamashita’nın, sol ayağıyla normal yürüyorken, sağ ayağını peşinden sürüklediği fark ediliyordu. 

Maç sırasında Mohammed Ali’nin antrenörü, kenardan sürekli şöyle bağırır:

“Sağ bacağına oyna”, “Bir darbelik canı var”, “Sağ bacağına vur!”

Hakikaten maçı izleyen herkes de görüyordu ki Mohamed’in, rakibinin sağ ayağına bir defa vurması yetecekti. Fakat bunu o, bilinçli olarak yapmıyordu. Dünya canlı olarak ve tarihe mal olacak karşılaşmayı hem mindere yakın olanlar, hem de TV başındakiler izliyordu. Sonuçta rakibinin bu durumundan yararlanmaz ve neticede yenilir. Yenilince de ikinci olur ve gümüş madalya ile yetinmek zorunda kalır. 

Maçtan sonra etrafını saran bütün gazetecilerin sorusu aynıydı:

“Antrenörünün söylediğini, niçin yapmadın?”

Mısırlı Müslüman sporcunun o müthiş cevabı karşısında, herkes şok olmuştur:

“Benim yüce dinim insana, yaralıya, hele de onun yaralı yerinden vurmayı yasaklıyor. Eğer o bu durumdayken bir de ben oradan yüklenip oraya vursaydım, o insan ömür boyu sakat da kalabilirdi. Bir madalya için bunu ona yapamazdım.” 

Mohammed Ali bu tavrı dolayısıyla, her yerde ayakta alkışlanır ve Uluslararası Fair Play Komitesi 1984 Fair Play Ödülüne lâyık görülür. Daha sonra gittiği Japonya’da da onu bir kral gibi karşılarlar. O sene, onun bu tavrından etkilenip, binlerce kişinin İslâm’ı inceleyip Müslüman olduğu kayıtlara geçer. Sporcu Mohammed, hiç kimseye “Müslüman olun” dememiştir. Müslüman olmaları için artı bir çaba da sarf etmemiştir. Onun bu tavrı ayakta alkışlanır.

YILIN EN AHLÂKLI SPORCUSU

UNESCO dünyanın en ahlâk sahibi sporcusu üstün ödülüne lâyık görür ve ona şilt verir. İşte kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir sözünü burada hatırlamak mümkün değil. Sıradan bir sporcu iken birden dünyanın ve aynı zamanda kendi ülkesi Mısır’da yılın sporcusu seçilir ve bu ömrünün sonuna kadar bu şekilde devam eder. Mohammed Ali Rashwan, sadece İslâmî tavrını ortaya koymuştur, bu davranışı binlerce kişiye yetmiştir. “Eğer biz doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan (diğer din mensuplarından İslâm’a) fevc fevc dâhil olacaklardır.” diyen Bediüzzaman’a hak vermemek mümkün değil.

Bir başka ifadeyle: “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını  ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyet’e girecekler. Belki küre-i arzın bazı kıta’ları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.”

-DEVAM EDECEK-

Okunma Sayısı: 3103
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı