"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bedir’in sırrı: Zafer imandadır - Hac notları-16

İhvan Yıldız
06 Eylül 2025, Cumartesi
Bazı savaşlar vardır ki, sadece tarihin sayfalarında kalmaz. Onlar, kıyamete kadar gelen insanlık için bir ders, bir şifre, bir pusuladır. Bedir Savaşı da işte böyle bir hadisedir.

624 yılında yaşanan bu büyük savaş, yalnızca kılıçların çarpıştığı bir muharebe değil; insanın zaaflarıyla kudret-i İlâhiyenin nasıl birleştiğini gösteren bir imtihandır. O gün çöllerde esen fırtına, bugün gönüllerde devam ediyor. Çünkü herkesin enfûsî âleminde de bir Bedir savaşı yaşanıyor. 

Bugün yaşadığımız hayat, aslında herkes için bir Bedir meydanıdır. Herkesin iç dünyasında da bir Bedir savaşı yaşanıyor. İmanla inkâr, hakla bâtıl, sabırla gaflet her an çarpışıyor. Bu yüzden Bedir’in manasını anlamak, bugünün insanı için bir zarurettir.

Bedir: Sebeplere Tevessül, Neticede Tevekkül

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Ebu Süfyân’ın Şam’dan dönen kervanını haber alınca Ashabını topladı. Amaç Mekke’de bırakılan malların karşılığı olarak o kervanı ele geçirmekti. Fakat mesele büyüdü; Mekke müşrikleri büyük bir orduyla Medine üzerine yürüdüler.

Resûlullah (asm), Bedir yolunda ashabını zayıf, fakir ve muhtaç bir hâlde gördü. Ama bu durum onları ne ümitsizliğe itti ne de gevşekliğe… Bilakis tam bir tevekkülün ve teslimiyetin kapısı açıldı. Fahr-i Kâinat ellerini semaya kaldırıp şöyle dua etti: “Allâh’ım! Bunlar bineksizdirler, Sen onlara binecekleri hayvanlar ver! Allâh’ım! Bunlar çıplaktırlar, Sen onları giydir! Allâh’ım! Bunlar açtırlar, Sen onları doyur!” (Ebu Davud, Cihad, 145)

Bu dua, yalnızca o günün çölündeki bir arz-ı hâl değil, kıyamete kadar zayıfların dayanağı olan bir sırdır. Bugün de insanlık manevî bir açlığı ve fakirliği yaşıyor: Binek yok, yürüyemiyor; elbise yok, korunamıyor; gıda yok, doyuramıyor. Maddî ve manevî açıdan bir açlık ve zafiyet yaşanıyor.

Bedir, kısacık bir dünya zaferi değil, aczini bilenin kudret-i İlâhîye sığındığında nasıl bir fütuhata mazhar olacağının delilidir.

O yüzden Bedir’in duası bugün de dilimizde olmalı: “Allah’ım! Bizi dünyaya esir etmeyen bir binek ver. Ruhumuzu çıplaklıktan koruyacak bir elbise ihsan et. Kalbimizi doyuracak iman gıdası ver.”

Bu dua, bir hâl dili, bir aczin ikrarıdır. Acz, fakr, şefkat, tefekkür, birer vesiledir ki, ubudiyetin hakikatine birer yoldur.

Meşveret: Kuvvetin Kaynağı Sadece Kılıç Değildir

Bedir’den bir diğer ders ise meşverettir. Peygamberimiz (asm), su kaynakları konusunda sahabelerle istişare etti. Hubâb bin Münzir’in (ra) teklifiyle stratejik bir noktaya yerleşildi.

Bu hâdise, bize gösteriyor ki:

Sadece dua etmek yetmez; sebeplere tevessül etmekle de mükellefiz. Akıl, tedbir, danışma ve meşveret zaferin bir parçasıdır. Çünkü hak, kuvvetin üstünde durur; ama hak sahibinin de hikmeti ve tedbiri terk etmemesi gerekir.

Risale-i Nur’da bu hakikatler mealen şöyle anlatılır:

Esbaba teşebbüs bir duadır; fiilî bir ibadettir. Şûrâ, vahdetin vesilesidir; meşveret, cemaatin ruhudur. 

Bugün de ümmetin ihtiyacı budur: Hem dua edip tevekkül etmek hem de meşveretle tedbir almaktır. Zira danışmayan ve meşveret etmeyen bir topluluk muvaffak olamaz.

Cesaret: Bedir’in Kalbindeki Sır

Bedir’in sırrı sadece sayı veya güç değildi; cesaretti. Hz. Ali (ra) şöyle anlatır:

“Biz Bedir’de Allah Resûlü’ne sığınıyorduk. O gün kendileri, düşmana en yakın duranımız, insanların en cesur ve metânetli olanı idi.” (Ahmed, İbn-i Hanbel, I, 86)

Berâ bin Âzib (ra) de der ki:

“Vallahi, biz savaş kızıştı mı Resûlullah’a sığınırdık. En cesurumuz, onun yanında durabilenimizdi.” (Müslim, Cihad, 79)

Bugün de Bedir devam ediyor. Ancak bu savaş kılıçlarla değil; kalemle, fikirle, sabırla, metanetle yapılıyor. İmanını korumak için cesaret gerekir. Korkuya esir olan, gaflete düşen kaybeder.

Bedir’de Hikmetli Bir Yardım: Meleklerle Gelen Destek

Bedir’de sahabe sayıca az, zayıf ve çaresizdi. Fakat Allah onları meleklerle destekledi. Enfâl Suresi’nde bu şöyle anlatılır:

“Rabbinize yalvarıyordunuz. O da: ‘Ben size, ardı ardına gelen bin melekle yardım edeceğim’ diye icabet etti.” (Enfâl, 8:9)

Ama bu yardım âdetullahı tamamen bozan bir mucize değildi. Risale-i Nur bu noktada ince bir dengeyi hatırlatır:

“Âdetullah muktezası, Cenab-ı Hak kâfirleri meleklerle tamamen yok etmiyor; sadece sahabenin galip gelmesi kadar destek temin ediyor. Yoksa kâfirlerin helâk olması için değil, beş bin melek bir melek bile kâfidir.” (Sözler)

Bu da demektir ki: Allah kudretini her zaman ölçülü tecelli ettirir. Kullarını imtihan sırrından çıkarmaz. Bugün de Allah yardım eder, fakat sebepleri iptal etmez. Müslüman çalışır, tedbir alır, dua eder; sonra neticeyi Allah’a bırakır.

Bugünün Bedir’i: Manevî Cihadın Farkına Varmak

Bediüzzaman der ki:

“Her asırda bir Bedir olur. İman-Küfür mücadelesi devam eder.”

Günümüzde de maddî üstünlük karşısında mü’minin hâli, Bedir’deki sahabenin hâline benziyor. Azlık, fakirlik, zayıflık… Ama Bedir’in sırrı şudur:

Galibiyet kuvvette değil, Allah’a dayanıp zaferi O’ndan beklemektedir.

Bugün de Bedir’in mânâsı devam ediyor. Maddî değil, manevî bir Bedir meydanındayız Kimi zaman kalbimizdeki gafletle, kimi zaman nefsin hevesatıyla mücadele etmek zorundayız. Bu en büyük cihattır. 

Dünyanın açlığına, çıplaklığına, yoksulluğuna karşı da Bedir’in arslanları gibi vakarımızı, sabrımızı ve imanımızı korumalıyız.

Unutmamalım ki:

“Zafer, yalnız kılıçla değil; dua, tevekkül, sabır, meşveret ve imanla kazanılır.”

Bu sırrı unutanlar, ne kadar güçlü olursa olsun kaybeder. Ama bu sırrı bilenler, ne kadar zayıf görünse de galip gelir.

Son Söz: Gerçek Zafer Kalpte Kazanılır

Bediüzzaman şöyle der:

“Zafer, galebe-i hak ve hakikattir; zahiren mağlûp da olsa, hakikat itibarıyla muzafferdir.” (Asâ-yı Musa)

Bugün Bedir’i hatırlamak, bir tarih bilgisi değil; bir hayat dersidir. Zayıflığına rağmen Allah’a dayanan bir ümmet olmak demektir. Çünkü asıl zafer, zahirde değil; gönülde kazanılır.

Okunma Sayısı: 210
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı