Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, yeni Türk Ticaret Kanunu’na yönelik kamuoyunda gündeme getirilen eleştirilerde sağlam bir taraf göremediklerini ve eleştirilerin özünde, vergisel nedenlerin yattığını öne sürerek, bu nedenle yeni yasaya en fazla Maliye Bakanlığı’nın sahip çıkması gerektiğini söyledi.
Vergi yükü çalışanın sırtında
Deloitte Türkiye Yönetici Ortağı Hüseyin Gürer, yeni Türk Ticaret Kanunu’na yönelik kamuoyunda gündeme getirilen eleştirilerde sağlam bir taraf göremediklerini ve eleştirilerin özünde, vergisel nedenlerin yattığını öne sürerek, bu nedenle yeni yasaya en fazla Maliye Bakanlığı’nın sahip çıkması gerektiğini söyledi. Gürer, yeni Türk Ticaret Kanunu’nun reform niteliğinde bir düzenleme olduğunu, yabancı fonların bu kanunu ‘’ayakta alkışladığını’’ dile getirdi.
Mevcut sistemde halka açık olmayan ya da denetime tabi olmayan şirketlerin, birer kapalı kutu olduğunu, bu durumun ortakları, çalışanları, iş yapılan çevreyi ve devleti olumsuz etkilediğini belirten Gürer, yeni yasayla şirketlere ait tabloların, internet sitesinde yayınlanması zorunluluğu getirilmesi sayesinde Türkiye’ye büyük bir fon girişinin sağlanacağını savundu. Gürer, çok sayıda fon ve şirketin Türk şirketlerine yatırım yapmak için bu düzenlemeyi beklediğini belirterek, bu yasayla Türk şirketlerinin dünya ile aynı dili konuşmaya başlayacağını, 2014 Haziran ayında raporların internet sitelerinde yayınlanmaya başlamasıyla bu değişimin somut şekilde gözleneceğini söyledi.
Gürer, yeni kanunla vergi kaybının önemli oranda önleneceğini de savunarak, şunları kaydetti: ‘’Patron kasadan parayı çekiyor, ama vergisini ödemiyor. Bakıyorsunuz şirket üç yıl boyunca kar dağıtımı yapmamış, ama ortaklar cari hesabı şişmiş. Vatandaş vergisini veriyor, bordrolu çalışan yüzde 15’den 35’e kadar vergisini veriyor. Ama koca şirket sahibi, bir kuruş vergi vermeden o parayı kullanıyor. Aslında en çok rahatsızlık veren kısım bu. Buna en çok Maliye Bakanlığı’nın sahip çıkması gerek, çünkü vergi gelirleri hemen artacak. Örneğin üç kardeşin ortak olduğu bir şirket, her biri 30 bin liralık kredi kartı kullanıyor. Çocuğun dershanesi, evin geçimi, eşinin ihtiyaçları vesaire, hepsi şirketten ödeniyor. Ondan sonra herkesin cari hesabına konuyor. Şirket mal satıyor, alacaklar masraflara gidiyor. Kâr mı ediyor, zarar mı ediyor belli değil. Bir bordrolu çalışan ihtiyacı varsa kredi alıyor, faizini, BSMV’sini ödüyor. Ama o (patron) gidiyor, kendisinin bile olduğunu söyleyemeyeceğimiz paranın, ne faizini ne BSMV’sini ödüyor, parayı kendi parasıymış gibi kullanıyor. Bu nedenle her kurulan 100 şirketten ilk 5 yıl içinde 80’i batıyor. 20 yılda ise ancak yüzde 3’ü ayakta kalıyor. ”
‘’Kayıt dışı ekonomi azalacak’’
Yasanın yürürlüğe girmesiyle mevcut yapıda yüzde 40 ile 55 arası olarak tahmin edilen kayıt dışı ekonominin, 10 yıl içinde yüzde 10 seviyesine inmesinin beklendiğine de işaret eden Gürer, dürüst rekabet ortamı sayesinde Türkiye’nin daha kolay iş yapılır hale geleceğini belirtti. Gürer, internet sitesinde şirket bilgilerinin paylaşılmasının, ‘’ticari sırların açıklanacağı’’ anlamına gelmediğini, mevcut halka açık şirketler kamuoyuna hangi bilgileri açıklıyorsa, tüm şirketlerin de aynısını yapacağını ifade ederek, bunun gelecekte kanuni bir zorunluluğun ötesinde, iş yapmak için aranan bir şart haline geleceğini kaydetti. Gürer, kanunun özünde sermayenin korunması olduğuna işaret ederek, “Bir taraftan ortaya sermaye koyar, öbür taraftan da bunun bir bölümünü cebinize atıp araba alırsanız, bu şirket nasıl ticaret yapacak. Yeni kanun, ‘sermayeyi koy, koruma altına al, şirket iş yapsın, kâr elde etsin, kârı avans olarak çekebilirsin’ diyor. Kamuoyunda gündeme getirilen eleştirilerde sağlam bir taraf göremedik. Bu konuda kesinlikle geri adım olmayacaktır. Çünkü kanunun özü bu. Sermayenin korunmasını sağlıyor.Kamuoyunun bu yasaya sahip çıkması lâzım.’’