Türk dili ve edebiyatı öğrencisi olmak edebiyatımızın içerisine daha derinlemesine girmek için çok büyük bir şanstır.
Bir kere artık Risâle-i Nur’u eskisi gibi lügatlik kelimelerden oluşan inciler gibi görmüyorum. Artık Üstadımızın büyüklüğünü daha iyi anlıyorum, ona ilham ile gelen kelimelerin kıymetini daha iyi hissedebiliyorum.
Divan edebiyatından ne kadar kaçarsak kaçalım, sonunda ona bağlanıp kalıyoruz. Zaman içerisinde divan edebiyatı kaldırılmaya çalışılmışsa da bunu kimse başaramamıştır. Çünkü bizler Fuzuli’nin Su Kasidesinin bir damla suyu, Agâh Efendinin fanusundaki iki mumundan birisiyiz...
İstemediğim bir bölüm olduğu için gitmek istemiyordum, fakat artık istediğim bölümden katlarca daha fazla bağlandım. Çünkü ben artık benim kültürümün dilini yani Osmanlıca’yı, Ahmet Hüsrev’in güzel hattından okuyabiliyorum. İhlâs Risâlesi, artık daha çekici benim için, zira ilk günkü gibi…
İstediğim bölüm için günlerce duâ ederken, çevremdekiler her zaman “Hakkında hayırlısı olsun.” demişlerdi. Artık bu cümleyi daha iyi anlıyorum. Bu hayalimi başka bir yol ile yapacağım. Bu daha iyi ve hayırlı bir yol olacak inşallah.
O zaman anladım ki, Allah her zaman bizim için en iyisini biliyor ve bize sunuyor. Bununla ilgili çok sevdiğim bir kıssa var:
“Bir hırsız, bir yılancıdan yılan çalar. Hırsız o yılanı para getirecek sanırken aslında çaldığı adam büyük bir belâdan kurtulmuştu. Çünkü yılan çok zehirliydi. Sonunda ise çalan hırsızı inleterek öldürdü. Yılancı, çalan hırsızın öldüğünü duyunca şöyle söyledi:
‘Ben yılanım çalındığında, onu bulmayı çok istiyordum. Hırsızı bulup, yılanı geri alayım diye duâlar ediyordum. Allah’a şükürler olsun ki, duâm kabul edilmedi. Meğer benim zarar sandığım, kâr imiş…’”
Mevlânâ der ki: “Nice duâlar vardır ki, duâ eden istediği şeyin kendisi için hayırlı olduğunu zanneder, ama o şey onun zararınadır. Şükür ki Allah merhametinden dolayı onları kabul etmez.” (Mesnevî)
Demek ki benim için hayırlı olan buymuş ve herkesin şu an olduğu durum da onlar için en hayırlı olanmış.
MERVE İRİYARI