Bizim mahallemiz çok güzel, arkadaşlar çok iyi. Ne zaman dışarı çıksam, oyun oynayacak arkadaş bulurdum. Bizim evimiz biraz yüksek kat, ama yine de güzeldir. Çünkü Pamuk Nine zemin katta oturur. Pamuk Nine zemin katın balkonunda bir şeyler okur, bir şeyler mırıldanır. Ya elinde tesbihi ile zikir çeker, ya Kur’ân okurdu.
Bazen bir şeyler örer; patik, kazak ve onları satar genelde paralarıyla bize şeker alır dağıtırdı. Pamuk Nine bizleri çok severdi. Susadığımız zaman bütün çocuklar zilini çalarız, hiç yorulmadan, öf bile demeden bize su verirdi. Bazen balkondan yağmur gibi şeker yağdırırdı. Herkes bir tane alsın, derdi. ‘’Pamuk Nine Şeker nine çok yaşa, seni çok seviyoruz deyip alkış tuttuğumuz olurdu. Hepimiz onu çok severdik. Aramızda anlaşmazlık olsa bize balkondan hakemlik yapardı. Biz de onu kırmayız, çünkü duruşuyla, dilinin tatlılığı, davranışlarının içtenliği ile bize güven verirdi. Herkes onun iyi biri olduğunu bilir, onu çok severdi.
Güneşli bir gündü. Sanki beni güneş çocukları dışarıya, evin önüne, dâvet ediyordu. İkinci sınıfı bitirmiştim. Karnem çok iyi olduğu için; karne hediyesi olarak babamla annem bana kaykay almışlardı. Onunla apartman bahçesinin önünde oynuyordum. Bahçede benden başka kimsecikler yoktu. Biraz sonra arkadaşlarım gelir, dedim, kaykayımla bahçede dolaşmaya başladım.
Yaşlı bir amca arabasından poşetlerle marketten gelmişti. Poşetleri zor taşıyordu. Kendisine yardım etmek geldi içinden. Yaşlılara yardım etmeyi çok severdim. Onların “Allah razı olsun çocuğum” diyerek başımı okşamaları çok hoşuma giderdi. O gün de yaşlı amcanın poşetlerini aldım, asansöre kadar taşıdım. Amca bana teşekkür etti, “ellerin dert görmesin evlâdım” dedi. “Bir şey değil amca” diyerek yanından ayrıldım ve bahçeye koştum. Kaykayımla oynamaya devam edecektim.
Aman ne göreyim! Bahçeye geldiğimde, kaykayımı bıraktığım yerde bulamadım. Hemen kafamı kaldırdım Pamuk Nine’ye baktım. “Kaykayım yok! Kaykayım buradaydı. Pamuk Nine, kim aldı acaba gördün mü?” dedim. Pamuk Nine, “hayır evlâdım, görmedim” diye cevap verdi. Gözlerim dolmuştu, ağlayacaktım, daha tadına varamadan kaykayım kaybolmuştu.
Her tarafı aradım, taradım ama bulamadım. Sanki yer yarılmış da kaykayım içine girmişti. Bu sözü köyde yaşayan babaannemden duymuştum. Aradığı bir şeyi bulamayınca, “yer yarıldı da içine girdi” derdi. Kaykayım da öyle olmuştu sanki.
Gün akşamüstü oldu. Artık kaykayım yoktu. Hayat bana sıkıcı gelmeye başladı. Arkadaşlarım da bahçeye gelmişler, oyun oynamaya başlamışlardı. Ben bir ağacın altına oturmuş, kaykayımı düşünüyordum. Arkadaşlardan birisi, “gel sen de oyuna katıl diye” bana seslendi. Fakat benim canım oyun oynamak istemiyordu. Ama ısrar ettiler, ben de onlara katıldım ve oyuna devam ettik. Biraz saklambaç, biraz birdirbir oynadık. Akşamüstü olmasına rağmen apartmanın önü yine de sıcaktı. Oynamaktan terlemiş ve susamıştık. Her zaman olduğu gibi yine Pamuk Nine’den su isteyecektik. Baktık, Pamuk Nine balkonda görünmüyordu. “Pamuk Nineee!” diye seslendik, cevap vermiyordu. Merak etmiştik. Arkadaşlardan biri koştu, zili çaldı, içerden zayıf bir ses yükseldi. “Yavrucaklar bugün hastayım, kapıyı kendiniz açın, su kapının arkasında” dedi. Kapıyı açarak içeri girdik. Pamuk Nine yatağının içinde, elinde tesbih, zikir çekerek oturuyordu. “Geçmis olsun Pamuk Nine ne oldu” diye sorduk. “Biraz hastayım çocuklar, onun için balkona çıkamadım” dedi. Hepimiz çok üzülmüştük. Su içmeyi de unutmuştuk.
-Pamuk Nine, ailelerimize söyleyelim, seni doktora götürelim dedik.
- Yok yavrucaklarım, merak etmeyin, biraz sonra geçer dedi.
Sonra biz müsaade isteyip evlerimize dağıldık.
Anneme Pamuk Nine’min hasta olduğunu söyledim. Gitmiş bakmıştı. “Biraz iyice, dedi” bana öyle söyledi. Gece oldu uykudan önce annem “yarın iyice bakalım, apartmanda herkese soralım. Bulamazsan sana yenisini alırız yat uyu üzülme” dedi.
Sabahleyin uyandım. Annem; “gözün aydın kaykayın kapının önünde duruyor” dedi. Sevinçle yataktan fırladım. Pamuk Nine’nin söylediği aklıma geldi. Demek ki kaykayımı alan arkadaş Allah korkusundan getirmiş bırakmış dedim. Ama kimin aldığını öğrenemedim. Merak da etmiyordum artık. Kaykayım bulunmuştu ya!
Kahvaltımı yaptım, apartmanın önüne indim. Pamuk Nine de iyileşmiş balkonda yine örgü işiyle meşguldü.
- Günaydın Pamuk Nine dedim.
- Günaydın evlâdım, gözün aydın kaykayını bulmuşsun dedi.
-Sağ ol Pamuk Nine, kim aldıysa gece getirip kapının önüne bırakmış dedim.
Sonra da bahçeye koşarak kaykayımla oynamaya devam ettim.
AYHAN BİNGÖL
[email protected]