Karikatürlere konu olan meselelerden biri de, trafik polislerinin ticarî taksilere hitaplarıdır. Çoğu zaman polisler, yol kenarında bekleyen taksilere, plakalarını o an için görmedikleri için; “Ticarî! Bekleme yapma, devam et!” diye seslenirler.
Trafikteki son uygulamalar bu sloganı biraz değiştirmeyi icap ettirecek. Trafik polisleri artık bütün şoförlere, “Bekleme yapmayın, adınıza yazılan trafik cezalarını ödeyin!” demek durumunda kalacaklar.
Hatırlanacağı üzere yeni bir düzenleme ile trafik cezaları tahminlerin fevkinde arttırıldı. Cezalar zaten yüksekti, biraz daha yükselmiş olacak. En başta şunu ifade etmekte fayda var ki, bazı ihlallerin cezalarının yüksek olmasına kimse itiraz etmez. Meselâ, alkollü araç kullanmak, kırmızı ışıkta geçmek, başka sürücüleri kasıtlı olarak sıkıştırmak ve benzeri hareketler hak ettiği cezayı almalı. Fakat bazı konularda da esnek olunmasında fayda var. Ayrıca kuralların her yerde ve herkese eşit ve adaletli uygulanması da icap eder. Bu olmadığı sürece yazılan cezalara her zaman itiraz edenler çıkar.
Kurban Bayramı öncesi başlayan bir uygulama ile belli başlı yollarda her 30 km mesafede bir trafik kontrol noktası ya da radar kurulduğu ve bu radarların ‘yapay zekâ ile desteklendiği ve dolayısı ile ölümlü trafik kazalarının önüne geçileceği ilân edilmişti. Ancak uygulamaya büyük ölçüde itiraz geldi. İtirazların ana noktası, hem cezaların yüksek olması, hem de hız sınırlarının adil olmadığı yönündeydi. Sosyal medyaya ve TV’lerdeki tartışmalar yansıdığı kadarıyla bu uygulamaya itiraz etmeyen kalmamış. Hatta bazı vatandaşlar video çekerek, sürücülere ‘radar tuzağı’ kurulduğunu anlattılar. Hız sınırlamasını gösteren levhalara da çok itiraz geldi. Bayram süresinde bekli de en çok konuşulan konulardan biri bu oldu ki, bu bile Türkiye’nin iyi idare edilmediğine bir delil sayılabilir.
Burada önemli olan, bu kararları alanların neticelerini görmeleri ve vatandaşı dinlemeleridir. Büyük çoğunluk itiraz ettiğine göre bir yerlerde yanlışla yapıldığı ortaya çıkar.
Daha önce teklif edildiği üzere şöyle bir çare ve çözüm denenebilir: Mesela, bu iş için özel olarak bir araç tahsis edilir. Bu araçta işin ehli bir trafik polisi ya da emniyet müdürü, bir milletvekili, bir siyasetçi ve bir de gazeteciden müteşekkil ekip İstanbul’dan yola çıkarak Hopa/Sarp sınır kapısına kadar; yoldaki işaret ve işaretçilere tam uyarak yolculuk yapar. Bakalım bu yolculuk sonrasında ‘ekip’te bulunan trafik görevlileri ve bilhassa vekiller ne düşünüyor? “Bu kural ve kararlar doğrudur ve önemli uygulanmalıdır” mı derler yoksa “Hatalar var, hemen düzeltelim” mi derler?
İşte yol, işte yolcu... Denensin ve milletin çektiği sıkıntı bizzat görülsün...