"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

A’raf

Fatih Yokuş
03 Ekim 2020, Cumartesi 00:36
Her şeyin tümseği yüksek yer, burç, sırt, tepe, örfler, adetler, iki şey arasında kalan arf kelimesinin çoğuluna ‘Araf’ denilir.

Araf, senaryosunu Hakan Bilir ve Bilal Dalkıran yazdığı, 2006 yılı ve 2012 yılında senaryosunu Yaşam Usutaoğlu’nun yazdığı film ve şar- kılara da konu olmuştur. 

Dinî bir terim olarak da “sevapları ve günahları birbirine denk olanların bir süre kalacakları yer”, “Cennet ve Cehennem ehlini birbirinde ayıran sınır”, “Gayri Müslim, akîl veya baliğ olmayanların yeniden imtihana tabi tutulacak yer”… Ve benzeri manalar da denilmiştir. 

Mekke’de nazil olan, 206 âyetten oluşan; Peygamber kıssalarını en genişçe açıklayan en uzun sûrenin ismi de A’raf’tır. Bu sûrede, kıyamet gününde meydana gelecek olan bir sahneyi; üç fırka ve aralarında geçen konuşmaları ve münâzaraları açıklar. Bu üç fıkra, Cennet ehli Mü’minler, Cehennem ehli olan kâfirler ve Kur’ân’da sadece bu sûrede “A’raf ehli” diye üçüncü fırkadan da söz ettiğinden bu sûreye de “A’RAF” Sûresi denilmiştir. 

İbn Cerir, Huzeyfe’ye A’raf ehli sorulduğunda o “Onlar, sevapları ile günahları eşit olan topluluktur. Günahları Cennete, sevapları ise Cehenneme girmelerine mani olur. Dolayısıyla, Allah haklarında hükmedinceye kadar, orada, sur üzerinde dururlar. 

Sûredeki 44 âyet “Cennetlikler, Cehennemliklere: “Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, Rabbinizin size de vadettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler, “Evet derler. 

O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın lâneti zalimlere!” diye seslenir. 

Cennet ehli olan Mü’minlerin dünya hayatında Allah’ın emrine uymakla neler kazandıklarını ve nelerden kurtulduklarını; Ehl-i Cehennem olan kâfirlerin de nelerden mahrum olduklarını daha iyi anlayıp his etmeli bakımından bir buluşmadır. 

Ehl-i iman, özetle; “Firdevs Cenneti”, “Altında ırmaklar akan köşkleri”… Aklın idrak edemeyeceği kadar güzellikleri ebedî biçimde ve ebedî bir hayatla yaşamalarını kazanmışlardı. 

Ya kâfirler: “Cehennem ateşinde itilip kakılacak olmaları”, “boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürüklenecekleri”, “Cehenneme yakıt olmaları”, “Yurtlarının ateş olması”, “Elleri boyunlarına bağlı olarak dar bir yere atılmaları”, “başları üzerinde kaynar su dökmeler”… gibi akla gelebilecek en şiddetli işkencelerden daha şiddetli işkenceler, azalmayan azap, ebedî olan bir hayat… 

Allah bizleri bu hale düşmekten muhafaza etsin.

Okunma Sayısı: 1154
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı