EDEBİYATIMIZIN DÜN VEFAT EDEN ÖNEMLİ İSMİ AĞAOĞLU: BİZDE YARGININ HATASI. SUÇLU OLDUĞU İSPAT EDİLMEDEN HAPSE KOYUYORLAR. DAVASI GÖRÜLENE KADAR 5-10 YIL GEÇİYOR İÇERİDE.
Yasak otosansür getiriyor
91 yaşında vefat eden Ağaoğlu’nun son dönem röportajlarından: “Darbeler olmasaydı AB’ye girmiştik. Yasak, otosansür getiriyor. Şiddete başvurmadıkça herkes istediğini söyleyebilir. Hapse girenler bunu hak etmediği için çaresiz hissettim. Bu duygu beni çare aramaya itti.”
Dinden uzak yetiştirildik
“ÖYLE yetiştirildik ki, dinden bahsetmek ayıptı. Uzun süre ‘Babam hâfız’ demeye utandım. Türkçe ezan okumanın mecburî kılındığı dönemde dün Osmanlı âlimi olan babam ertesi gün cahil oluyor. Cumhuriyet aydınlarıyla çok uğraştım.”
***
Darbeler olmasaydı AB’ye girmiştik
91 yaşında vefat eden romancı yazar Adalet Ağaoğlu, “Darbeler olmasaydı Avrupa Birliği’ne girmiştik” demişti.

Türk edebiyatının önemli isimleri arasında yer alan yazar Adalet Ağaoğlu 91 yaşında vefat etti. Romancı yazar Adalet Ağaoğlu’nun bir röportajında söyledikleri, Türkiye’nin yaşadığı derin çelişkileri ortaya koymuştu. SuperHaber’den Hülya Okur’a (www.superhaber.tv, 18 Aralık 2018) konuşan Ağaoğlu’nun tesbitlerinin bir kısmı özetle şu şekilde: “*Darbeler olmasaydı Avrupa Birliği’ne girmiştik. Şiddete başvurmadıkça herkes istediğini söyleyebilir. Yeter ki şiddete başvurulmasın. Benim başıma asker dipçiği ile gelmesin. *Biz Cumhuriyet ilkelerine göre yetiştirilen çocuklar olduğumuz için anne ve babalarımızı ‘gerici’ görmeye başladık. Ben uzun süre ‘Babam Hafız’ demeye utandım. Sonradan anladım ki aptalmışız, asıl dram, romanlık dram onlarınki. (...) Öyle yetiştirildik ki dinden bahsetmek bile ayıptı.*Türkçe ezan okumanın mecburî kılındığı dönemde dün Osmanlı âlimi olan babam ertesi gün cahil oluyor. Yeni Türkçe de bilmiyor çünkü. Böyle bir ikilem yaşanıyor.*

Suçluluğu ispatlanmadan hapse koyuyorlar
“*“Aydın” diye kime diyoruz, bence aydın demek, düşüncesini açıkça söyleyebilmesine cesaret edebilmek demek. Her şeyden önce kendisi ile hesaplaşması gerekmektedir. (...) Bir de bugünden daha iyi bir gelecek düşünüyorsak ona doğru gitmek... Onun için dünü bilmek gerekiyor, dünü bilmeden geleceği yapamayız. *Çocuğum olsaydı bu kadar cesur olamazdım, tekrar altını çiziyorum. Yasaklamalar dolayısıyla yazarların çoğu otosansüre başlıyor. (...) Bizde yargının hatası şu: Suçlu olduğu ispat edilmeden hapse koyuyorlar. Mahkemesi görülene kadar aradan 5-10 yıl geçiyor içeride. İnsanın suçlu olmadan hapse atılması doğru değil. (...) Adım Adalet olduğu için mi yoksa kendim böyle miyim onu bilemiyorum. *Ben ırkçılığa karşıyım. Vergisini ödeyen herkesin vatandaşlık, millet hakkı vardır. Azınlıklarla ayrım olmaz. Ben şiddete başvuruluyor mu, başvurulmuyor mu ona bakıyorum. Yoksa benim hakkımı verin diyeni hapse atmam.”
Anayasa’nın değiştirilmesini istiyorum
“*Bana bir gün dininiz ne diye sordular, nüfus kâğıdımda Müslüman yazıyor, dedim. Ama Müslümanlığa ait namaz kılmıyorum, oruç tutmuyorum, bu gibi pratikler yapmıyorum, dedim. *Ben resmî dosyalara çok az inanmışımdır, çünkü insanlar bazen yaranmak için, işini kaybetmemek için “iyi gidiyor” diyebilir. * Roman uydurma demek- tir. Benim romanlarım bir anın romanlarıdır, birdenbire kafama bir şey düşer, bu aydınlanma zamanıdır. Birdenbire aklıma bir şey düşer, ondan sonra onun peşine düşerim. *Anayasa’nın değiştirilmesini istiyorum. Meclis’te kurulan Anayasayı değiştirme kuruluna mektup ve dilekçe yazdım. Sonra telefon ettim, ben oraya dilekçe gönderdim, siz bana cevap vermeye mecbursunuz dedim. Ertesi günü bana telefon ettiler: “Önerilerinizde son derece haklısınız, fakat geçiremedik, meclisteki oyumuz yetmiyor” dediler.”
Demokrasinin peşini bırakmayalım
“*Dünü bilmeden yarın bilinmez. Ben buna yarının tarihçiliği diyorum. Bütçe görüşülüyor, askerî bütçe hiç tartışılmıyor, hâlâ korku var demek ki. * Eğer askerî darbeler olmasaydı, şimdiye kadar Avrupa Birliği’ne girmiştik. Askerî bütçeyi bekliyorum, yine görüşülmeyecek, şu kadar silâh alınmayacak demeyecek kimse. Şu ana kadar böyle bir ses duymadım. *Ben her şeyden önce demokrasiye inanıyorum. Demokrasinin ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Eğri ve doğruyu herkes birlikte konuşmalı yani biri bastırılarak, diğeri susturarak değil. *Ben tek cümlelik şeyleri sevmiyorum. Herkes ne anladıysa o kadarını biliyorum. Ben her zaman şiddet olmasın, demokrasinin peşini bırakmayalım, insan haklarını sonuna kadar koruyalım diyorum.”
İstanbul – Yeni Asya