"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AYM eski Raportörü Prof. Dr. Can: Hukuku tanımamak keyfîliktir

28 Eylül 2020, Pazartesi 00:01
AYM’NİN VE HÂKİMLERİNİN HEDEF GÖSTERİLİP SUÇLU İLAN EDİLMESİ, ÇOK TEHLİKELİ BİR GİDİŞATA İŞARET EDİYOR.

HABER: SEDAT SERDAR
[email protected] 

Anayasa hukukçusu ve Anayasa Mahkemesi ESKİ Raportörü Prof. Dr. Osman Can:

BU AYM ESKİSİNDEN ÇOK FARKLI

“Bu AYM, eskiden AYM’nin adeta muhalefet aygıtı gibi çalıştığı dönemlere tepki göstererek inanılmaz derecede objektif durup polemiklere girmemeye çalışıyor. Eleştirilebilir kararları tabiî ki var. OHAL KHK’larındaki kararı iktidarın pervasızlığına yol açtı.”

BUNA HİÇ KİMSENİN HAKKI YOK

“Bu AYM’yle de sorun yaşıyorsanız yargıyı, hukuk devletini kabul etmiyorsunuz demektir. Hiçbir şekilde sınırlandırılmayayım, adımlarım denetlenmesin demek tam anlamıyla keyfîlik, zorbalık, çete duygusu demektir. Buna kimsenin hakkı yok.”

***

Hukuku tanımamak keyfîliktir

Soylu’nun AYM Başkanı’na yönelik sözlerini hukuku tanımamak olarak değerlendiren Prof. Dr. Osman Can, bunun keyfiliğe yol açtığını söyledi.

Anayasa hukukçusu ve eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Prof. Dr. Osman Can, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan arasındaki polemik ile ilgili Medyascope’ta Güne Bakış programına konuştu.

İçişleri Bakanı’nın AYM başkanını bu tip bir üslupla eleştirmesinin sakıncalarını anlatan Can, “İçişleri Bakanı; kolluk kuvvetleri üzerinde otorite sahibi olan bir kurum, polis üzerinde otoriteye sahip olan bir kurum, istihbarat üzerinde otoriteye sahip olan bir kurum. Kısacası Türkiye’nin güvenliği, iç politikası, iç güvenliği konularında oldukça yetkili olan bir kurum. Bu kurumun başında olan, dolayısıyla aslında yürütme diyeceğimiz, neredeyse yürütme diyeceğimiz, bir kişinin, bir yetkilinin; elindeki tek otoritesi karar verme olan, hukuki uyuşmazlıklarda, biraz daha özel olarak belirtelim, anayasal uyuşmazlıklarda karar veren ya da hak ihlalleri söz konusu olduğunda bu ihlaller hakkında ihlal tespitleri yapan bir mahkeme onun dışında herhangi bir yetkisi yok. Yani karar verme yetkisi dışında icrai hiçbir yetkisi olmayan bir mahkeme heyetini kişiselleştirici tarzda eleştiriler, eleştiri ötesine taşan ifadeler yöneltmesi oldukça tehlikeli” dedi.

Yargı bağımsızlığı açısından tehlikeli

Can, “Yargı bağımsızlığının varlığını kuşkulu hale getiren bir yaklaşım çünkü yargının her şeyden önce neye karşı bağımsız olmasını biz bekleriz? Her şeyden önce otoriteye karşı, güce karşı bağımsız olmasını bekleriz. Yargıcın bana karşı ya da size karşı, yargıcın sokaktaki vatandaşa karşı bağımsızlığı kolay bir şeydir. Ama yargıcın polis kuvvetini elinde bulunduran otoritelere karşı bağımsızlığı kolay bir şey değildir. Yargı bağımsızlığı onlara karşı mekanizmalar getirilmek suretiyle sağlanmıştır. Dolayısıyla böyle pervasızca, çok özür dileyerek pervasız ifadesini kullanıyorum, pervasızca AYM başkanını, AYM kurumunu hedef haline getirmek ve bunu yaparken de olayları birbiri ile ilgisiz olan, tarihsel olarak da kronolojik olarak da problemli ve birbiri ile bağlantılı olarak nitelendirilemeyecek pek çok olayı getirip bir potanın içine atıp oradan da AYM’yi, AYM yargıçlarını suçlu ilân etmek bu çok tehlikeli bir gidişata işaret eder. Yargı bağımsızlığı açısından tehlikelidir. Yargıya yönelik güven açısından tehlikelidir ve aynı zamanda otoritenin keyfiliğinin kanıtlanması açısından oldukça tehlikelidir” şeklinde konuştu.

Yargıçlar hedef haline geliyor

Yargıçların, toplumsal çatışmanın bu denli arttığı bir dönemde hedef haline getirilmesinin çok riskli sonuçlara neden olacağını belirten Can, “Yargıçlar bisikletle giderler, gitmeleri de iyidir. Ben Avrupa’nın çeşitli AYM’lerinde bulundum yargıçlarını tanırım arkadaşlarımlardır. O insanlar ile bir araya geldiğimde bisikletleriyle gelirlerdi. Böyle korumalarla arabalarla filan gelmezlerdi. Ama AYM yargıçları hiçbir surette güven altında kendilerini hissetmedikleri zaman bu onları daha çabuk saldırılabilir hale getirir. Adeta bir açık çektir bu kendini bilmez insanlar açısından bir açık çektir. Aynı zamanda kurumsal olarak da hukuka yönelik güvenin işlemediği, bir işe yaramadığı anlamına gelir. Ve insanlar, nasıl söyleyelim, yani ‘yargıyla margıyla bu iş olmaz biz otoriteye yaslanalım sarayı ya da içişleri bakanını görelim işlerimizi bu şekilde çözelim’ duygusunu insanlarda güçlendiren bir yaklaşımdır” diye konuştu.

Türkiye adına üzüntü verici

Bu yaklaşımın devleti devlet olmaktan çıkaracağını bir çeteye dönüştüreceğini söyleyen Can, şunları söyledi: “Devleti bir kabile devletine dönüştürür. Bunun ötesinde bir Anayasa Mahkemesine (AYM) karşı devletin en büyük kamu gücü, AYM’nin denetlemek zorunda olduğu, temel hak ve özgürlükler açısından da en büyük tehdidi oluşturacak olan kamu gücü, bir AYM’ye bilinçli olarak bu denli yüklendiğinde, çarpıtmalarla, demagojiyle ve etik olmayan şekilde yüklendiğinde Avrupa İnsan Hakları Mah- kemesi (AİHM) açısından, Avrupa kurumları açısından da düşünün, artık insanlar “Ben bu Anayasa Mahkemesine niye gideyim ki? Bu Anayasa Mahkemesi artık etkili değildir” dediğinde Avrupa kurumlarının, AİHM’in AYM konusunda ciddî bir şekilde şüpheye düşmesine neden olabilir ve AYM’yi işe yaramaz hale de getirebilir. Hangi yönüyle bakarsanız bakın savunulacak bir tarafı yoktur ve çok tehlikeli. Türkiye adına üzüntü verici.” 

Anayasa Mahkemesi siyasî çatışmalara taraf olamaz

“AYM toplumsal, siyasal çatışmalarda taraf olabilecek bir kurum değildir” diyen Can, “Sayın Soylu kalkıyor “Menderes’i asanlar”, başörtüsü, 28 Şubat vs. diyor. Bunları getirip bu AYM’ye yöneltmeye çalışıyor. Güler misiniz ağlar mısınız? Bu AYM, tam da eskiden AYM’nin adeta bir muhalefet aygıtı olarak çalıştığı dönemlere tepki göstererek inanılmaz derecede objektif durmaya çalışıyor, polemiklere girmemeye çalışıyor. Hele hele Zühtü Arslan, çok yakından tanıdığım değerli bir akademisyen arkadaşımız bu konulara zaten girmez ve AYM’yi polemiklerden uzak tutmaya çalışır. AYM’nin eleştirilebilir kararları var mı? Tabi ki var. Olağanüstü Hal (OHAL) dönemindeki Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK), çok zararlı oldu. İktidarın pervasızlığına belli ölçülerde yol açan kararlardan bir tanesidir, ama AYM burada bir hukukî yorum yaptı. Bana göre hatalı, ama kendisine göre gerekçelendirilebilir bir hukuki yorum. AYM’nin şu an bu tür polemiklere katılmaması en doğrusu” ifadelerini kullandı.

Herkesin sahip çıkması gerekiyor

AYM’ye herkesin sahip çıkması gerektiğini belirten Can, “Muhalefetin çok fazla sahip çıkmasını bir taraftan hakkaniyetli bir yaklaşım olarak değerlendirebilirim, ama beri taraftan da sadece muhalefetin değil, herkesin sahip çıkması gerekiyor. Politik bir yaklaşımla değil, kurumsal bir yaklaşımla, özgürlük yaklaşımıyla, hukuk devleti ve demokrasiye saygı inancı ve yaklaşımıyla herkesin sahip çıkması gerekiyor. Şu an AYM’ye saldıran bakanın ait olduğu partiye oy veren insanların da sahip çıkması gerekiyor. Çünkü bu AYM’yle de sorun yaşıyorlarsa, rahat edebilecekleri, kabul edebilecekleri hiçbir hukukî denetim yok demektir. Bu AYM’yle de sorun yaşıyorsanız siz yargıyı kabul etmiyorsunuz, hukuk devletini kabul etmiyorsunuz demektir. Hiçbir şekilde sınırlandırılmayayım, hiçbir şekilde benim attığım adımlar denetlenmesin, engellenmesin demek tam anlamıyla keyfilik demek, zorbalık demek, bir çete duygusu demektir. Türkiye’yi bu noktaya savurmaları doğru değildir, buna hiç kimsenin hakkı yok” dedi.

Okunma Sayısı: 2822
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı