Hrant Dink, “Türkiye Ermenileri, bu iki halk arasında kalıcı bir barış istiyorlar. Sonuçta Allah, bu iki halkı birbirine komşu kılmış” demişti.

Hrant Dink’in, 16.10.2005 tarihinde Yeni Asya’da yayınlanan röportajından bir bölümü, Ermeni meselesinin tartışıldığı bu dönemde yeniden yayınlıyoruz:
(Mahkemenin görevlendirdiği üç kişilik bilirkişi, yazısı hakkında suç unsuru bulmadığı halde ceza almasını “art niyet olarak ve siyasî bir hareket olarak değerlendiriyorum” cevabı üzerine) Buradaki siyasetin arkasındaki ne sizce?
Benim düşündüğüm kadarıyla, Türkiye’deki derin zihniyet, benim ve gazetemin yapmış olduğu bu çalışmalardan ve demokratik duruştan rahatsız oldu. Benim sesimi, soluğumu kesmek istiyorlar. Bunun örneklerini yaşadım. Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in, Ermeni bir yetim olduğuna dair bir haber yapmıştım, inanılmaz şekilde üzerime gelindi. Ondan beri de, bana rahat yüzü yok.
‘Demokratik duruş’ dediniz. Çatışmalar ortadan kalktıkça, derin dediğiniz zihniyet de güç kaybediyor galiba...
Türkiye’nin artık iç ve dış düşmanları kalmıyor. Komşuları düşman olmaktan çıkıyor. Ama derin zihniyete düşman lâzım ki, derinliğini sürdürebilsin. Ben bu ülkedeki yurttaşların kardeşiyken, sonuna kadar onları sarmış sarmalamışken, beni beraber yaşadığım insanlara Türk düşmanı olarak lanse etmeye çalışıyor. Derin zihniyet, buradan kendine siyaset üretmeye çalışıyor. Kendi varlık mücadelesini bu mesele üzerinden de yürütmeyi hedefliyor. Barış kültüründen kendine çatışma kültürü oluşturmaya gayret gösteriyor, ağır olan bu...
Bakın Kürdistan hazırlığı var, bir de Ermenistan bizden toprak isteyecek havası var sanki...
Hayır. Ben, Kürt meselesinde de birlik beraberlik taraftarıyım. Kürtler ve Türkler arasında çatışma çıkmaması içinde elimden gelen demokratik çabayı gösteriyor, yazılar yazıyorum. Bizim demokratik üslubumuz, aslında derin zihniyeti şaşırttı. Yani, onlar siyah bir üslûp takınıyorlarsa, karşılarında beyaz bir üslûp istiyorlar. Beyazsa siyah bir üslûp istiyorlar. Ortadaki gri renklere tahammül etmiyorlar. Oysa biz, bu meydanı çatışma isteyenlere terk etmeyeceğiz. Çünkü, Türklerle Ermeniler kadim halklardır. Asırlarca beraber yaşamışlardır. Talihsiz sıkıntılı günleri olmuştur, ama asıl olan bundan sonra barış içerisinde yaşamalarını sağlamaktır.
Ermeni kimliği üzerinde, İslâmiyetin ve Türklüğün etkisi olduğundan bahsediyorsunuz. ‘Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken ‘Türk’ olgusudur’ diyorsunuz. Burada İslâmiyetle Türklüğü ayırıyor musunuz?
Evet, kesinlikle ayırıyorum. Ben inanıyorum ki, asırlardır barış içinde yaşayan bu topraklardaki insanların kaderi, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın bir arada yaşama geleneğine terk edilmiş olsaydı, bu tarihi acılar ve dramlar ortaya çıkmazdı. Araya milliyetçilik girdiği için, bu tarihi dramlar yaşandı. Kanserojen görevi gören, bugün hâlâ Türk olgusudur.
Peki Türkiye’de yaşayan Ermeniler bu sorun konusunda ne yapabilir?
Çok şey beklememek gerekir, ancak Türkiye’deki Ermenilerin samimiyetine inanmak lâzım. Türkiye Ermenileri, bu iki halk arasında kalıcı bir barış istiyorlar. Sonuçta Allah, bu iki halkı birbirine komşu kılmış. Bunlar isteseler de, istemeseler de yan yana, barış için de yaşamak zorundalar. Bizim amacımız, bu barışın biran önce tesis edilmesidir.
Bediüzzaman Said Nursî’yi tanıyor musunuz?
Tabiî ki...
Bediüzzaman Doğu da aşiretleri gezip meşrûtiyeti anlatırken, halk meşrutiyetin Ermenilere tanıyacağı eşitlikten rahatsızlık duyuyor, o da, ‘Kendimizi dev aynasında görmemeliyiz. Kabahat bizde. Tamamen zimmetimize alamadık, bilhakkın adalet-i şeriatı gösteremedik... Hem de dostluğun sebebi vardır. Zira komşudurlar. Komşuluk dostluğun komşusudur. Hem de onlar uyandılar, dünyaya yayıldılar, terakkiyat tohumlarını topladılar; vatanımıza ekecekler’ diyor ve Ermenileri korumak gerektiğinden bahsediyor.
Bunları kaç yılında söylüyor?
1910 yılında... Çok ilginç. Allah Bediüzzaman’dan razı olsun. Zamanın ölçülerine ve bakış tarzına göre, burada Bediüzzaman’ın ahlaklı ve etik bir duruş sergilediğini görüyoruz.
(Hasan Hüseyin Kemal)