TÜRKİYE’DE HUKUKSUZ VE ADALETSİZ UYGULAMALARIN GİTTİKÇE ARTMASI VE YAYGINLAŞMASI KARŞISINDA, SADECE MÜSLÜMANLAR İÇİN DEĞİL, BÜTÜN İNSANLIK İÇİN “ADALET TİMSALİ” OLARAK TARİHE GEÇEN HZ. ÖMER’İN (RA) ÂDİL UYGULAMALARINA DAHA FAZLA ATIF YAPILIYOR.
“NUŞİREVAN’DAN DAHA AZ ÂDİL DEĞİLİM”
Önceki Pazar yazısında “Dünya tarihinde adalet dendiği zaman adı geçen ‘Hz. Ömer'in adaleti’ sözünü simge yapan halifemizin kimlik, kişilik ve adalet anlayışını anlatan ‘Ben Nuşirevan'dan daha az âdil değilim’ öyküsü”nü aktaran Sabah yazarı Hıncal Uluç, son Pazar yazısında konuya devam ederek yine “dünyada adalet timsali” Hz. Ömer’den adalet kıssaları aktardı.
HZ. ÖMER HALKA NASIL HESAP VERMİŞTİ?
Karar yazarı Ahmet Taşgetiren de dünkü köşesinde “İslamî camia, Ömer’in adaletini bilir. Sık sık da Ömer adaletini İslamî yönetimlerin ideal çizgisi olarak değerlendirir. Aynı şekilde Halife Ömer’in halk denetimi karşısında nasıl hesap verdiğini de idealize eder. Ben, Ömer kadar onun yönettiği halkın tavrının da idealize edilmesi gerektiğinin altını çizerim” dedi.
***
Hz. Ömer adaletinin neresindeyiz?
Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç ve Karar Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, yazılarında Hz. Ömer’in adaletini işleyerek, “Bu adaletin neresindeyiz?” sorusuna cevap aradı.
Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç ve Karar Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren Hz. Ömer’in adaletini konu alan yazılar kaleme aldılar. Her iki yazar da Hz. Ömer’in adaletini günümüzdeki uygulamalarla kıyaslayarak yapılan adaletsizliklere dikkat çekti. Sabah yazarı Uluç, yazısında “Son iki pazar sizlere “Adalet Mülkün Temelidir” başlığı altında iki öykü anlattım. Biri onlardan. Viyana’daki değirmenci ile kralın “Berlin’de hâkimler var” sözünü simge yapan gerçek hikâyesi.. İkincisi bizden. Dünya tarihinde “adalet” dendiği zaman adı geçen “Hazreti Ömer’in Adaleti” sözünü simge yapan halifemizin kimlik, kişilik ve adalet anlayışını anlatan, meşhur “Ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” öyküsü.. Aslında Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayan bir Ağır Ceza Mahkemesi’ni tartışıyor olmalıydık ama yaptığının ve yazdığının farkında olmayan bir Anayasa Mahkemesi üyesinin nereye çeksen uzayacak tweeti gerçek gündemi değiştirdi. Ağır Cezayı değil, Anayasa Mahkemesi’ni tartışır olduk nerdeyse” dedi.
Dünyada adalet timsali: Hz. Ömer
Uluç yazısına şu şekilde devam etti: “Bir gün hepimize lazım olabilecek Adalet, hele bir avuç sosyal medya trolünün, başta Hürriyet olmak üzere medya genelinde baş tacı yapılması ve Anayasa Mahkemesi’nden bile daha etkili hale getirilmesiyle, büyük yara aldı. Yazılar “tık” uğruna yazılıyor. “Adalet” için değil. Gazeteler “tık” için çıkıyor. “Adalet” için değil.. O zaman “Adalet Mülkün Temelidir” konusuna ve sadece İslâm’da değil, dünyada adalet timsali Hazreti Ömer’in öykülerine devam ediyoruz, bu pazar da... Birkaç öykü derledim. Artık sığdığı kadar..”
Bu hareketi şerefini büyüttü
Uluç’un örnek olarak verdiği kıssalardan biri şu şekilde: “Bir Şam yolculuğunda, Hz. Ömer ile kölesi beraberlerindeki tek deveye nöbetleşe biniyorlardı. Şehre girerken sıra köleye gelince, Halife devesinden indi. Kölesini bindirdi. Devenin yularından tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp dereden geçti. Uzaktan bakan; deveye binmiş köleyi halife, devenin yularını çeken Hz. Ömer’i de köle zannederdi. Bunu gören ordu komutanı Ebu Ubeyde bin Cerrâh dedi ki: “Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebilirsiniz? Sizi köle zannedecekler, küçümseyecekler.” Hz. Ömer buyurdu ki: “Ey Ebu Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, deveye binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce fakir ve hakir bir kavimdik. Allah bizi Müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allah bizi her şeyden aşağı eder.” Bu şekilde şehre girdiler. Gerçekten bu hareketi, onun şerefini küçültmedi, aksine büyüttü.”
***
Halkın tavrı da idealize edilmeli
Karar yazarı Taşgetiren ise, “Ömer’i sorgulayan halk” başlıklı yazısında, “Bizim camia, İslâmî camia, “Ömer’in adaleti”ni bilir. Sık sık da “Ömer adaleti”ni İslâmî yönetimlerin ideal çizgisi olarak değerlendirir. Aynı şekilde Halife Ömer’in halk denetimi karşısında nasıl hesap verdiğini de idealize eder. (…) Ömer’in idealize edilmesi kadar Ömer’in yönettiği halkın tavrının da idealize edilmesi gerektiğinin altını çizerim” dedi.
Halk yöneticisini hukuka dâvet edebilecek
Hz. Ömer’den örnekler veren Taşgetiren, “Biliyoruz ki o halk, Ömer’e biat etmişti. Yani Ömer’in başkanlığını (Halifeliğini) onaylamıştı. Normalde biat, yönetime itaati gerektirir. Halife o zamanlar camide hutbe de okuyor. Böyle bir gün Kur’ân’dan “Ey mü’minler, Allah’a itaat edin, Rasûle itaat edin ve ulü’l emre…” âyetini okuduktan sonra “Ey cemaat, dinleyin ve itaat edin” diye devam ediyor. Topluluktan bir kişi ayağa kalkıyor ve “Ey Ömer seni ne dinleriz ne de itaat ederiz” diye sesleniyor. -Neden? -Çünkü dağıtılan ganimet kumaşlarından bize bir elbise çıkmadı, görüyoruz ki sen elbise diktirmişsin. Bunu oğlum Abdullah cevaplasın. Abdullah cevap veriyor: -Ben bana düşen kumaşı babama verdim üzerindeki elbise ikimizin kumaşından yapılmıştır (…)Diyorum ki, bu bir İslâm toplumunda yönetici ve halk terbiyesidir. Yönetici hukuk çerçevesinde kalmaya itina edecek, hukuku önceleyecek, halkın murakabesine açık olacak, halk da, hem ölçüleri bilecek hem de yöneticisini hukuka davet özgüvenini taşıyacak” ifadelerini kullandı.