"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İklim krizi körüklenip ranta çevriliyor

08 Ağustos 2023, Salı 00:50
Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik: Türkiye iklim krizini körüklemek, derinleştirmek ve onu nakde çevirmekle meşgul.

BETONA MİLYAR DOLARLAR

“AKP döneminde 500 milyon ton asfalt dökülmüş, 1 milyar tona yakın çimentodan beton yapılmış. 500 milyonu ithal olmak üzere 1.7 milyar ton kömür yakılmış. Bundan elde edilen enerji kadar petrol ve doğalgaz ithal edilip yakılmış. Bunun sonucunda halkın cebinden 700 milyar dolardan fazla para çıkmış. Bu para eğer eğitim ve sağlığa harcansaydı ciddi bir ilerleme sağlanırdı.”

HALKTAN ALIP ŞİRKETE VERMEK

“akbelen’de kömür için ağaç kesen firma hem piyasaya elektrik satıyor, hem de kapasite mekanizması adı altında devletten teşvik alıyor. Bunun parasını da biz ödüyoruz. Yaşadığımız, halktan ve doğadan alıp şirkete vermenin bir başka modeli. Bizim daha fazla küle, kalitesiz elektriğe, fahiş faturalara ve daha fazla iklim değişikliğine ihtiyacımız yok.”

***

İklim krizi körüklenip paraya çevriliyor

Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, Akbelen Ormanları’nda yaşananlar hakkında Yeni Asya’ya değerlendirmelerde bulundu. Algedik, “Halk sağlığı ve iklim krizi içerisindeyiz. Fakat ortada bir halk sağlığı, iklim krizinden öte siyasal bir kriz, Anayasa’ya ve yasalara uyulmama krizi var. Artık doğa ve toplumun öncelendiği bir yaşama ihtiyaç var. Meclise çok görev düşüyor. Meclis çıkarılan yasaların takipçisi olmalı ve biz bunları daha çok konuşmalıyız.” Dedi.

AKP İKTİDARINDA HALKIN CEBİNDEN 700 MİLYAR DOLARDAN FAZLA PARA ÇIKTI

Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, iktidarın 22 yıllık çevre politikasını değerlendirerek, Türkiye’de her şeyin sermayenin hizmetine açıldığını vurguladı ve şunları aktardı: “Bunun amiral gemisini özellikle fosil yakıtların hâkim olduğu enerji iklim politikalarında görebiliyoruz. Bu ne demek? AKP 22 yıllık iktidar döneminde Türkiye’yi, Avrupa’nın en büyük çimento üreticisi yaptı. Dünyanın sayılı asfalt seven ülkeleri arasına soktu ve toplu taşımayı ciddi oranda öldürdü. Bunun sonucunda ülke daha fazla beton döken, kömür, petrol ve doğalgaz yakan bir ülke haline geldi. Dolayısıyla böyle bir ekonomide her şey maden oldu. Her şeyin piyasaya dönüşmesi öncelik haline geldi. AKP iktidarı döneminde 500 milyon ton asfalt dökülmüş, 1 milyar tona yakın çimentodan beton yapılmış. 500 milyonu ithal olmak üzere 1,7 milyar ton kömür yakılmış. Bundan elde edilen enerji kadar petrol ve doğalgaz ithal edilip yakılmış. Bunun sonucunda halkın cebinden 700 milyar dolardan fazla para çıkmış. Eğer bugün biz bundan %10 tasarruf etseydik ülkenin cebinden bu kadar fazla para çıkmayacaktı. Bu para eğer eğitim ve sağlığa harcansaydı ciddi bir ilerleme sağlanırdı. Ama biz bu adımlarla fosil şirketlerini besledik.

Aynı hükümet ithalata harcadığı paranın yanı sıra ithal ettiği ürünleri kullanmak için aldığı malzeme ve araçları kullanmak için bizden vergi topluyor. Dolayısıyla 22 yıllık iktidar sürecinde çok ciddi bir şekilde fosil yakıt bağımlılığı, daha fazla asfalt ve betonla karşı karşıya kaldık ama aynı zamanda daha fazla yoksullukla da karşı karşıya kaldık. Ancak biz bunu sadece AKP’ye indirgeyemiyoruz. Elimdeki verilere baktığımda, Mecliste gündeme gelen bu tarz bazı kanun tekliflerini muhalefetin halka anlatmadığını, oylamalara katılmadığını, hatta katıldığı kimi zamanlar da kabul oyu verdiğini gösteriyor. Bunun yanı sıra muhalefet belediyeleri de asfalt ve beton belediyeciliğini sürdürme konusunda mahir olduğundan AKP’ye direnecek, alternatif ortaya koyabilecek bir siyaset olmadığı için de aslında bugünlere mahkûm olduk. Diğer taraftan muhalefet içerisinde iktidarın bu çevre politikalarıyla halkın direnişi arasında taraf seçmeyen çok sayıda siyasi oyuncu var. Onlar olsa aslında hayat o kadar kolay olmayacak. Ama takdir edersiniz ki bu kadar sermayenin arttırıldığı bir grup varken ve bunlar gibi nice grup varken halkın bunlar karşısında daha büyük bir direniş sergilemesi imkânsız. Bir şeyleri kolay yapabiliyorsa eğer tabii ki burada halkın yalnız kalmasının çok büyük rolü var. Çünkü en basitinden Yeniköy Kemerköy meselesi bile Türkiye tarihinin 45 yıllık çevre mücadelesi tarihidir. Bu noktaya gelmesi 45 yıl boyunca siyasetin burada gerekli desteği vermemesinden ötürü halkın yalnız kalmasının tarihidir.”

DEVLET İNSANI DEĞİL ŞİRKETLERİN HAKKINI VE EKONOMİK ÇIKARLARINI SAVUNUYOR

Algedik, Akbelen’de yaşanan olayların oradaki halka yoksulluk, hava kirliliği ve halk sağlığı tehdidi olarak geri döneceğini belirtirken Türkiye geneline ise iklim değişikliği ve fahiş fatura olarak yansıyacağını kaydetti. Algedik, İkizköy halkının ve oraya giden çevre savunucularının karşılaştığı muamele hakkında: “Oradaki insanlar Anayasa’nın 56. maddesi gereğince doğayı ve çevreyi savunma haklarını kullanıyorlar. Devletten de çevreyi savunma hakkını kullanmasını istiyorlar. Devlet ise savunma hakkını veya anayasayı değil, şirketlerin hakkını, oradaki ekonomik anlaşma ve çıkarlarını savunuyor. Mevcut durum aslında bu. Ama bu noktaya gelmemiz de bakanlıkların ilgili mevzuatları uygulamamasından kaynaklanıyor. Türkiye’de çok önemli sayıda iklim ve çevre mevzuatı var. Orman koruma ile ilgili çok önemli yasalar var. Bunu halktan ve doğadan okumak yerine şirketlerin gözünden okuyorlar. Anayasa’nın, yasaların uygulanmadığı ve uygulamanın da şirketin gözünden yapıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Askerin ‘Ormanı koruyalım’ diyen insanları dövdükten sonra ağaçların gölgesi altında dinlenmesini de çok absürt bir durum olarak değerlendiriyorum. Bu durum aslında bana yasaların değil, şirketlerin çıkarlarının uygulandığı bir düzeni çağrıştırıyor.

YK Enerji Şirketi’nin, Kemerköy’e kurduğu bir santral var. Oradaki santral ünitesi çok eski, 1986 yılında üretime geçmiş ve ünitesi yıllarca filtresiz çalışmış, her sene on binlerce ton kükürt dioksit ve yüzbinlerce ton külü etrafa yayıyor. Bu anlamda çok kirli bir teknoloji. Bu firma hem piyasaya elektrik satıyor, hem de kapasite mekanizması adı altında devletten teşvik alıyor. Bunun parasını da biz ödüyoruz. Yaşadığımız, halktan ve doğadan alınıp şirkete vermenin bir başka modeli. Çok net olan bir şey var, o da, buranın hiçbir faydası yok. İçinde bulunduğumuz durum sadece şirkete para aktarmak için yapılan bir organizasyon. Bizim daha fazla kül, kalitesiz elektrik, fahiş faturalar ve daha fazla iklim değişikliğine ihtiyacımız yok. Bir halk sağlığı, bir iklim krizi içerisindeyiz. Fakat ortada bir halk sağlığı, iklim krizinden de öte siyasal bir kriz, Anayasa’ya ve yasalara uyulmama krizi var. Artık doğa ve toplumun öncelendiği bir yaşama ihtiyaç var. Meclise çok görev düşüyor. Meclis çıkarılan yasaların takipçisi olmalı ve biz bunları daha çok konuşmalıyız” dedi.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TAM ORTASINDAYIZ

Ülkemizde ve dünyada iklim krizinin yaşanmaya başladığını ifade eden Algedik, şöyle devam etti: “2010 yılı Türkiye’de ölçülmüş en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti. O sene meteorolojik olaylar rekor kırdı. Sadece bir sene içerisinde 555 meteorolojik olay oldu. Geçen sene ise 1034 olay yaşandı. Biz iklim değişikliğinin ortasındayız. Türkiye iklim krizini körüklemekle, derinleştirmekle ve onu nakde çevirmekle meşgul. 12 yıl gibi kısa bir sürede meteorolojik olaylar ikiye katlanmış durumda ve biz hala asfalt beton dökmekten, ağaç kesmekten bahsediyoruz. İklim krizi sebebiyle dünyada ve ülkemizde olağanüstü meteorolojik olaylar olağan hale geldi ve bu süreç devam edecek.”

DEVLET BİZİM DEĞİL ŞİRKETLERİN DEVLETİ

Muğla Valiliği’nin, “Bu süreç boyunca, çeşitli provokasyonlar sonucu, tarihi şan ve şerefle dolu jandarmamız ve polisimize yapılan tahrik edici, çirkin ve maksatlı saldırılara karşı gerekli adli ve idari çalışmalar başlatılmıştır. Oradaki süreç sona ermesine rağmen bölgede görevini ifa eden kamu çalışanlarına müdahalede bulunmaya davet edenlere, provokasyon ortamı oluşturmaya yönelik söylem oluşturanlara karşı vatandaşlarımızı uyarıyoruz” açıklamasını değerlendirerek cümlelerini tamamlayan Algedik, “Çirkin gibi bir ifadenin kullanış biçimi bile devletin aslında bizim devletimiz olmadığı, şirketin devleti olduğu hissini uyandırıyor. Zaten yasalar çok açık ve net. Valilik bu yasaları yorumlamaktan imtina ediyor. İnsanların doğayı savunma haklarına çirkinlik diye eleştiride bulunmak aslında durumu net bir şekilde ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.

İSTANBUL - SÜMEYYE IŞIKÇI

Okunma Sayısı: 1489
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    9.8.2023 22:17:30

    Dünya tersine dönmeye başladıysa, KIYAMET de yaklaşık demektir! Allah c.c sonumuzu HAYIRLI eylesin!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı