Demokrat Yargı Derneği yöneticilerinden hukukçu Muzaffer Şakar, “Olağanüstü yargılama makamları kaldırılınca bu kez tüm mahkemeler bu anlayışa ve işleyişe büründü” dedi.
Demokrat Yargı Derneği yöneticilerinden hukukçu Muzaffer Şakar Gazete Duvar’a konuştu. Türkiye’de yargı bağımsızlığından bahsedilemeyeceğine dikkat çeken Şakar, “Yargı bağımsızlığı faslını artık geride bıraktığımızı düşünüyorum. Henüz 2013 yılında buna işaret etmiş, Demokrat Yargı olarak ‘Türkiye’de Yargı Yoktur’ isminde bir kitap yayımlamış ve yargı bağımsızlığı, hâkim tarafsızlığı gibi tartışmaları sürdüreceğimiz, ele geçirildiğini iddia edeceğimiz bir yargının bulunmadığını ifade etmiştik. Elimizde olan, bürokratik bir adliye cihazı. Ve bunun kamu hukukunun yargı olarak tanımladığı kurumsal yapıyla sadece isim benzerliği var. Dolayısıyla yargı bağımsızlığından söz edecek durumda değiliz. Bir yargı var mı bence önce ona bakmak lâzım” dedi.
Keyfi kullanılmasına imkan sağladı
Özellikle Tanzimat’tan itibaren yargının bürokratik niteliklerinin arttığı, hiyerarşi ve merkeziyetçiliğin güçlendiğine dikkat çeken Şakar, şunları söyledi: “Yargı içerisinde bürokratik yapı bir kez oluşturulduktan sonra hâkim ideolojinin İslami veya “batılı” olması birçok bakımdan önem arz etmiyor. Çünkü bürokrasinin en temel özelliği her hal ve şartta işleyişini sürdürebilmesidir. Bürokrasinin, bir makine misali işleyen yapısı, sahip olduğu hiyerarşi ve denetim mekanizmaları, memur ve hizmetli bilinciyle hareket eden bürokratları, bu kurumun ideolojik değişimlere kolaylıkla uyum göstermesine, oldukça keyfi şekilde kullanılabilmesine imkân sağlamaktadır.”
YARGININ TAMAMINA YAYILDI
“Geçmişte olağan ve olağanüstü yargı arasında mekânsal farklılığın yanında uygulama ve aktörler bakımından ciddî farklılıklar vardı” diyen Şakar, şunları söyledi: “Olağanüstü yargının, muhataplarının aşina olduğu bir işleyişi ve ruhu bulunmaktaydı. İstiklal Mahkemesi hâkimlerinden Lütfi Müfit Bey’in, “Bizim belli, millî amacımız vardır. Ona varmak için ara sıra kanunun üstüne çıkarız” sözleri olağanüstü yargının hukuksal yaklaşımını çok iyi anlatmaktadır. İstiklâl Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarihsel süreçte bu yaklaşımın pek çok talihsiz örneğini sergilediler. Bu nedenle, yürürlükte oldukları dönemde olağanüstü mahkemelerin kaldırılması için çok ciddî bir mücadele yürütülmekteydi. Ancak bu mahkemeler kaldırılınca yargı içerisinde bir istisna olarak bulunan yaklaşımın ve işleyişin artık olağan bir durum olarak yargının tamamına yayıldığını müşahede ettik.
Olağanüstü yargılama makamları kaldırılınca bu kez tüm mahkemeler bu anlayışa ve işleyişe büründü.”