"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalet-i mahza

Halil ELİTOK
03 Mayıs 2025, Cumartesi
Ahirzaman siyasetinin en kötü tarafı adalet-i mahzanın mümkün olmadığını düşünmek. “Adalet-i izafiyeyi tercih ediyorum” diyerek adalet perdesi altında yapılan zulme taraftar olmak. Zulüm de istibdada sebebiyet veriyor. Hâlbuki kanun-u esasîye göre: “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenemez.”1

Dünyanın siyasetinin içine düştüğü bu handikaptan çıkışı ancak İslâmın bu kanun-u esasîsine dönmek suretiyle mümkün olur. İslâm devletlerinin liderleri ülkelerinde İslâm’ın esaslarını uygulama bahanesi ile adalet-i izafiye perdesi altında bir “zulme taraftar olma” çıkmaz sokağına giriyorlar.     

İslâm ülkelerinin yöneticilerinin “Ne yapalım, buna mecburuz” mazeretinin arkasına sığınmaları, “Yezid’in zulmünü adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misüllü en vahşî ve zalimane bir engizisyon kanununu, beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’ân’ın mezkür kanun-u esasisine tercih etmek hükmündedir. [...]”

O hâlde “[...] bu memleketin selâmetine çalışan ehl-i siyasetin mezkûr hakikati nazara alması lâzımdır. Yoksa, üç veya dört cereyanın muannidâne muaraza etmeleriyle, o kuvvetler, muaraza sebebiyle zayıflar. Memleketin menfaatine ve âsâyişine sarf edilecek o zayıf kuvvetle hâkimiyetini -hattâ istibdad ile de olsa- âsâyiş ve emniyet-i umumiyeyi muhafazaya kâfi gelmediğinden Fransız ihtilâl-i kebîrinin tohumlarının bu mübarek memleket-i İslâmiyeye ekilmesine yol vermektir diye telâş edilebilir.”2

Tarihî hataların birisi de adalet-i izafiyenin arkasına sığınıp kardeş katline fetva verilmesidir. Osmanlının kanayan yarası olan kardeş katli, onun defterine suç olarak yazılmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’de iki ayet-i kerîme bu esası ders veriyor ki: “Bir adamın cinayetiyle başkalar mesul olmaz. Hem bir masum, rızası olmadan, bütün insana da feda edilmez. Kendi ihtiyarıyla, kendi rızasıyla kendini feda etse, o fedakarlık bir şehadettir ki, o başka meseledir”3 diye, hakiki adalet-i beşeriyeyi  tesis ediyor.

Bediüzzaman, bu meseleye Mektubat adlı eserinde şöyle açıklık getirmiştir: “Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir.”4

“Ayetin mana-i işarîsiyle, bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir ferd dahi, umumun selameti için feda edilmez. Cenab-ı Hakkın nazar-ı merhametinde, hak haktır. Küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selameti için, bir ferdin, rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir.5 

Dipnotlar:

1- En’am:164, İsrâ:15, Zümer:7.

2- Emirdağ Lahikası, 290. Mektub, s.415.  

3- Emirdağ Lahikası, 294. Mektub, s.430

4- Maide Suresi:32.

5-Mektubat, 5. Mektub

Okunma Sayısı: 2481
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÇeşitcioğlu

    3.5.2025 12:27:24

    Siyasette, nisbi (ehvenşer) adalet nasıl olur? -Bir siyasi iktidar, son toplamda, vatan, millet, din adına, ne kadar şer ve ne kadar hayır yapmış ona bakılır. -Bu toplamda şer ve zarar ne kadar az olursa o kadar ehvenişer olmuş olur. -Bu son toplamda ne kadar çok hayır ve fayda olursa, ehvenişer siyaset daha hayırlı olur. Kısaca şer, toplam sonuçta, en az yüzde 49, hayır ise en az yüzde 51 çıkarsa, buna ehvenişer diyebiliriz. -Toplumsal hayır ve yarar oranını yükseltmek, daima amaç ve hedef olmalıdır. Şer artarsa, ehven zarar artar. Hayır artarsa ehven fayda artar. Bu hesaplama nisbi-göreceli son bir hesaplamadır. Bu hesaplamanın kesin ve tek doğrusu yoktur. Birden fazla nisbi doğru tercih, icma ve içtihadın gereğidir. Ehvenişer tartışması ve tercihi, dinen muhkem bir mesele değil, müteşabih ve içtihadi bir meseledir. Birden çok doğru tercih olabilir. *İmani ve itkadi bir meseleye indirgenemez.

  • HÇeşitcioğlu

    3.5.2025 12:24:08

    Devlet yönetiminde adaleti mahza olmaz, ferdi haklarda olur/ olabilir! “Adalet-i mahzâ”yı (tam adaleti), “siyasî parti ve liderleri”nden beklemek ne kadar doğru? Adalet-i mahzâ, tam, gerçek, kusursuz adalet; toplumun selâmeti için ferdin cüz’î hukununun fedâ edilmeyeceğini esas alan adalet anlayışıdır. Kur’ân’ın hedefi ideali tam adalet ve/ veya bu yolda azami çaba sarfetmektir. Asr-ı Saadet hariç 15 asırdan beri müslüman devletlerde adaleti izafi uygulanmıştır.Hele içinde bulunduğumuz ahirzaman ortasında tam adalet imkansız derecedir. Taa Cemel’ den beri gitgide düşen nisbi bir adalet uygulanmış, Sıffin ve Nahravan’ da siyasi hile devletçi Arapçılık güdüsüyle adalet dibe vurmuştur.

  • Said Emre Dağ

    3.5.2025 00:31:47

    Üstadımızın verdiği örnekler çok nettir. Bir kişi rızası dışında başkasının geleceği için öldürülmez. Bir suçluyu öldürmek için başka masumlara zarar veremezsin. Bir yerde tercih yapmak zorunda kalındığında 1 masum mu ölsün 10 masum mu ölsün nasıl bir tercih yapılması gerekiyor? Zor bir mevzu. Kader bahsine bakan cihetleri var. Osmanlıyı kardeş katli fetvası üzerinden yargılamak adil gelmiyor. Ve adalet-i mahza için spesifik bir örnek oluyor. Bu olaya bakıp osmanlıya dair verilen yargı adalet-i izafiye mesabesinde kalıyor.

  • Said Emre Dağ

    3.5.2025 00:22:07

    Üstadımızın da adalet-i izafiye ile, ehven-i şer olan demokrat partiye destek verdiği malumdur. Bazen beyhude adalet-i mahza talebi anarşistliğe yol açma tehlikesi de arz edebilir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı