Ahirzaman siyasetinin en kötü tarafı adalet-i mahzanın mümkün olmadığını düşünmek. “Adalet-i izafiyeyi tercih ediyorum” diyerek adalet perdesi altında yapılan zulme taraftar olmak. Zulüm de istibdada sebebiyet veriyor. Hâlbuki kanun-u esasîye göre: “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenemez.”1
Dünyanın siyasetinin içine düştüğü bu handikaptan çıkışı ancak İslâmın bu kanun-u esasîsine dönmek suretiyle mümkün olur. İslâm devletlerinin liderleri ülkelerinde İslâm’ın esaslarını uygulama bahanesi ile adalet-i izafiye perdesi altında bir “zulme taraftar olma” çıkmaz sokağına giriyorlar.
İslâm ülkelerinin yöneticilerinin “Ne yapalım, buna mecburuz” mazeretinin arkasına sığınmaları, “Yezid’in zulmünü adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misüllü en vahşî ve zalimane bir engizisyon kanununu, beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’ân’ın mezkür kanun-u esasisine tercih etmek hükmündedir. [...]”
O hâlde “[...] bu memleketin selâmetine çalışan ehl-i siyasetin mezkûr hakikati nazara alması lâzımdır. Yoksa, üç veya dört cereyanın muannidâne muaraza etmeleriyle, o kuvvetler, muaraza sebebiyle zayıflar. Memleketin menfaatine ve âsâyişine sarf edilecek o zayıf kuvvetle hâkimiyetini -hattâ istibdad ile de olsa- âsâyiş ve emniyet-i umumiyeyi muhafazaya kâfi gelmediğinden Fransız ihtilâl-i kebîrinin tohumlarının bu mübarek memleket-i İslâmiyeye ekilmesine yol vermektir diye telâş edilebilir.”2
Tarihî hataların birisi de adalet-i izafiyenin arkasına sığınıp kardeş katline fetva verilmesidir. Osmanlının kanayan yarası olan kardeş katli, onun defterine suç olarak yazılmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’de iki ayet-i kerîme bu esası ders veriyor ki: “Bir adamın cinayetiyle başkalar mesul olmaz. Hem bir masum, rızası olmadan, bütün insana da feda edilmez. Kendi ihtiyarıyla, kendi rızasıyla kendini feda etse, o fedakarlık bir şehadettir ki, o başka meseledir”3 diye, hakiki adalet-i beşeriyeyi tesis ediyor.
Bediüzzaman, bu meseleye Mektubat adlı eserinde şöyle açıklık getirmiştir: “Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir.”4
“Ayetin mana-i işarîsiyle, bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir ferd dahi, umumun selameti için feda edilmez. Cenab-ı Hakkın nazar-ı merhametinde, hak haktır. Küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selameti için, bir ferdin, rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir.5
Dipnotlar:
1- En’am:164, İsrâ:15, Zümer:7.
2- Emirdağ Lahikası, 290. Mektub, s.415.
3- Emirdağ Lahikası, 294. Mektub, s.430
4- Maide Suresi:32.
5-Mektubat, 5. Mektub